8 Kasım 2023 Çarşamba

446 Günlük Vize Randevusu

Bazen kendimi sürekli aynı yazıyı yazıyor gibi hissediyorum. Aynı sorunları dile getiriyor, sanki hiç mesafe alamıyoruz duygusu genel olarak vize konusunda çoğumuzda egemen.

Sürekli bu benzeri olaylara tanık oluyor, çözmek için bin bir yol bulmaya çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın böyle büyük bir zorluğu, hatta bedeli var. Dünyada belli ülkelere gitmek istiyorsanız her şeyi aylar aylar öncesinden planlamalısınız. Üstelik o planlarınızı uygulama şansınız gideceğiniz ülkenin konsolosluk yetkililerinin iki dudağı arasında.

Size ne muamelesi yapılacağını bilmiyorsunuz. Bu aralar vize ret gerekçesi başvurunuzun “inandırıcı” bulunmaması çok moda. Neyi inandırıcı bulmadıklarını da bilemiyorsunuz. Pasaportunda en az 5-10 Schengen vizesi bulunan, daha 3-5 ay önce aynı ülkeye defalarca giriş çıkış yapmış her meslekten insanın başına bu gelebiliyor.

Ve ülkemizdeki kamu otoritesi, adeta ayrımcılık seviyesine ulaşmış bu durum için aslında somut bir şey yapmıyor. Avrupa Birliği ülkeleri ile süren müzakerelerde de vize konusu, en üst başlık olmanın ötesine geçemiyor ve çözüm hep başka bir bahara kalıyor. Hele düzensiz göç sonrası ortaya çıkan “Geri Kabul Antlaşması” ve AB üyelik müzakerelerinin ilgili fasıllarındaki tıkanıklıklar, “vize” konusunu çözüm aşamasına taşımamıza hiç yardımcı olmuyor. Bu köşede defalarca bunu ele aldım. Tekrarlayarak sizleri sıkmak istemiyorum.

Yazının başlığına gelince: Evet, Eylül ayında ABD’ye turistik bir seyahat yapmak için ailece başvuruda bulunduk ve bize 446 gün sonraya vize görüşme randevusu verdiler. Çocukların ara tatilinde, Nisan 2024’te gitmeyi planlıyorduk, hepimiz için büyük sürpriz oldu. Benim ve eşimin daha önceden 10 yıllık vize almış olmamıza, tüm sosyal medya hesaplarımıza kadar sayfalarca soru formları doldurup hakkımızdaki her şeyi formlarla başvuru sitesi üzerinden ABD konsolosluğu vize bölümüne bildirmemize rağmen: 446 gün sonraya Aralık 2024’e randevu aldık.

Sayın konsolosa/elçiye bir mektup yazmayı planlıyorum, konsolosluk sitelerinde olası geç randevu uyarısını yapıyor, ancak 1 yıl sonrasına nasıl bir gezi planlaması yapılabilir ve bunun gerekçesi nedir öğrenmeye çalışacağım. Sizlere de yazarım. Daha bir yıl var. 😊

Sizin neyi planladığınızın değil, konsoloslukların sizin için ne planladığının yine daha önemli olduğu zamanlardayız. BU yakın bir zamanda değişmeyecek gibi.

Sadece 114 ülkeye vizesiz gidiyoruz.

Seyahat özgürlüğü çok uzun zamandır dünyada belli ülkelerin yurttaşları için bir temel insan hakkı durumunda. Örneğin bir Singapurlu 192 ülkeye vizesiz gidebiliyor.* Alman, İtalyan veya İspanyol vatandaşları için vizesiz ülke sayısı 190. Biz AB ülkeleri ve ABD’ye vizesiz girme şansını 1980 yılından beri elde edemedik. Vizesiz gidebildiğimiz ülke sayısı Temmuz (2023) ayı itibarıyla sadece 114 ülkeye ulaşmış durumda.

En altta yer alan Afganistan, Irak ve Suriye’nin (Bu ülkelerden ikisinin komşumuz olduğu, milyonlarca düzensiz göçmenin ülkemizde yaşadığı ve sayılarının her geçen gün arttığı gerçeğini de unutmadan) vizesiz seyahat edebildiği ülke sayısı sadece 27 ve en üstte yer alan Singapur ile aralarında 165 ülke fark var. Bu duruma bakınca sevinmek gerek belki de.

Dünya hala birçok ülke yurttaşı için çok büyük, yönetimleri demokrasi, temel insan hakları ve hukuk devleti standartlarını yükseltmediği, buna dayalı olarak ekonomisini düzeltmediği sürece de “büyük/erişilmez” kalmayı sürdürecek.

Schengen Vizesi ve Yurttaşlık Onuru

 Türkiye, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden bu yana, bir devlet politikası olarak “kendi talebiyle” başlayan Avrupa Birliği (AB) ile vize sorununu yurttaşları için içinden çıkılmaz bir probleme dönüştürdü. Üstelik bu konuda ilk adımları da maalesef Türkiye attı. Ve o tarihlerden bu yana 40 yılı aşkın bir süredir T.C. yurttaşları için vize sorunu (daha sonra Schengen) katlanarak büyüdü. Katlanması için de her iki taraf hükümetleri Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının seyahat özgürlüğünü hiçe sayan bir tutum içine girdiler. Keyfi karar ve uygulamalar, ağır bürokratik engeller, yığınla istenen evraklarla bugün kimi AB ülkelerinin konsolosluklarında yüzde 70’lere ulaşan vize retlerine kadar vardı.

Son yıllarda AB, Türkiye’yi Geri Kabul Antlaşması ile de adeta bir düzensiz göçmen “hendeği”ne dönüştürdü. Ve vize, temel bir insan hakkını uzun zamandır kullanamayan T.C. vatandaşları için şimdi
düzensiz göç de bahane edilerek daha büyük ve aşılması bireysel olarak imkansız bir gerçekliğe dönüştü. Temel bir insan hakkı olarak seyahat özgürlüğü artık yurttaşlarının büyük çoğunluğu için yurt dışına çıkarken keyfi olarak engellenebilecek, askıda bir hak hükmünde.

Bu temel ve Anayasal hakkın askıya alınması aslında Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının onuruna da vize konması anlamına geliyor. Her vize başvurusunda yurttaşlarımız adeta potansiyel suçlu, bir suç
örgütü üyesi ya da sığınmacı, gittiği ülkede kamu düzenini bozabilecek bir kişiymiş gibi muamele görüyor.

Daha önce defalarca kez aldığı vizeler için, hiç almamış gibi her seferinde kendini tekrar ispat etmek zorunda bırakılan yurttaşlarımız, kendisi için çok hayati konularda eğitim, iş bağlantıları, sağlık sorunlarında bile “gerekçesiz”, muğlak ifadelerle ret alabiliyor. Yani daha önce defalarca geçtiğiniz sınavlarda hep aynı sorularla ama karşı tarafın sürekli, keyfi biçimde değiştirdiği hiç bilemeyeceğiniz yeni yanıtlara ulaşamadan kalıyorsunuz.

Süreç artık sadece maddi değil, manevi olarak da zarar veriyor. Yurttaşlarımızın onuru kırılıyor. Öyle ki bir süredir birçok elçilik itiraz sürelerini de 3-6 ay gibi daha ileri tarihlere erteleyebiliyor. Yani yüzde 70’lere ulaşmış red gerekçelerinin haksız, yanlış olduğunu bile iddia edemiyorsunuz.

Artık bununla bir yurttaş olarak mücadele etme şansımız yok. Devletin, siyaset kurumunun ve her
düzeyde başta dışişleri bürokrasimiz olmak üzere yurttaşlarının gördüğü bu onur kırıcı durumu, hiçbir
konuda pazarlık konusu yapmadan kesin bir biçimde çözmesi gerekiyor.

Dünyaya açık, rekabet şansı yüksek, eğitimli, girişimci yurttaşlarımızın, siyasal, sosyal, bilimsel,
kültürel ve diğer birçok alanda dünya ile entegre olabilmesini istiyorsak dünyanın her ülkesine
seyahat edebilmelerini sağlamak zorundayız. Bu 21. Yüzyıl, ikinci yüzyıl vizyonuna sahip her hükümetin, siyasetçinin birincil görevidir. Vardığımız şu nokta Türkiye’nin ulusal çıkarlarını da tehdit edecek bir düzeydedir. Türkiye, başta Batı ülkeleri olmak üzere yurttaşlarının dünya ülkeleriyle entegrasyonunun
önüne örülen vize duvarını aşamamaktadır.

Önce bu sorunun vardığı boyutun farkedilmesi, kavranması gerekiyor. Bunu yapacak olan TBMM’de
de gündeme getirecek olan muhalefet veya iktidardan olsun, milletvekilleri, hükümet üyeleridir. Kendi
diplomatik ve yeşil pasaportları ile sorunun kıyısında durmadan, yeşil pasaport kapsamını genişleterek sorunu aslında daha da çözülmez bir hale getirmeye çalışmadan, her yurttaşın özellikle Schengen bölgesindeki her ülkeyle tek tek bu sorununu, keyfiyeti aşacak biçimde bir sonuca bağlayacak bir politika oluşturulmalıdır.

Bunun zemini uzun zaman işlemiş olan AB’ye uyum yasalarıdır. Birçoğu açılan fasıllar gibi, yine Schengen vize sistemine Türkiye’nin entegrasyonunu önceleyen bir gündem oluşturulmalıdır. Örneğin daha önce defalarca vize almış, ortak sistem tarafından tanınan kişilerin aynı belgeleri her seferinde defalarca
vermeleri ya da vize sürelerinin sadece başvurulan seyahati kapsayacak biçimde kısa süreli olmasının
önüne geçilmelidir. En az 5 ve 10 yıllık vizeler verilmelidir. Sadece bu konuda atılabilecek bir adım bile daha önce vize almış mily onlarca kişi açısından yaşanan sorunları büyük bir oranda çözecektir.

Uzun yıllardır Türkiye’de seyahat özgürlüğü konusunda mücadele ediyoruz. Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri sosyal medyada örgütlü bir inisiyatif, özellikle pasaport, vize, turizm kısıtlamaları, sorunları, taksi, toplu ulaşım dahil bireysel ya da kitlesel tüm seyahat konu ve başlıklarında belli bir duyarlılığı, ilgiyi, sorun yaşayanlarla dayanışma içinde çözüyoruz.
Özellikle AB ile oluşan vize sorunları her geçen gün, aynı pasaport ücretleri gibi daha kötüye gidiyor. Buna sadece bireysel olarak değil, tüm sivil toplum örgütleri ile birlikte dur demek, kamu otoritesini “vize sorununa” karşı harekete geçirmek, uzun yıllardır büyük bir diplomatik başarısızlık öyküsüne de dönüşmüş bu duruma bir son vermek zorundayız.

AB ile yakınlaşma, çok uzun zamandır mesafeli durdurduğu Batı İttifakı’yla daha sıcak ilişkilere Türkiye’nin yeniden geri dönmesi gibi politik tercihler gündemde. Bu geçici bir süreç ya da pragmatik bir tercih gibi görünse de artık kritik bir aşamaya gelmiş vize ve vize serbestisi konusunu ele alınmasını, tüm tarafların, kamuoyunun öncelikli meselelerinden bir haline getirmemiz gerekli. Geleceğimizi ipotek altına alan devasa düzensiz göç, sığınmacı sorunumuz ve Geri Kabul Antlaşması’nın toksik etkilerine rağmen başka çaremiz yok.

Yeni bir yol haritası ya da daha önce başlamış ancak kadük kalmış birçok ileri adımın (fasılın), AB ile aramızda hiçbir gri alan bırakmadan, tıkanılan her konuda net tanım ve koşullarla yeniden canlandırılmasına, vize konusunda hızlı, pratik çözümlere ihtiyacımız var.

Türkiye, yurttaşlarının konsolosluk ve vize bürolarının önünde her gün kırılan onurlarını korumak ve meseleye artık insan ve yurttaş odaklı bakmak zorunda. Mesele artık bir vize meselesi değil, kırılan yurttaşlık onuru meselesine dönüşmüştür.

(NYXmag dergisinde yayınlanmıştır. / 02.08.2023)

Seyahat Özgürlüğü Ağır Hasarlı

 Her yıl sonuna doğru bir seyahat özgürlüğü bilançosu hazırlıyorum. 2022 tüm yurttaşlarımız için seyahat özgürlüğü açısından oldukça ağır hasarlı bir yıl oldu. Temel sorunlarımız, özellikle maddi boyutta katlanarak artıyor. Türkiye’de insanlar hala dünyada birçok ülkede eşi benzeri olmayan seyahat özgürlüğü sorunlarıyla karşı karşıya. Anayasal ve temel bir insan hakkı olan “seyahat özgürlüğü” konusunda 2022 yılında da Türkiye’de ciddi bir gerileme yaşandı.

Başlık, başlık bazı konuları ele aldığımız zaman manzaranın hiç de iç açıcı olmadığını görebiliriz:

Yurtdışı Çıkış Harcı

Dünyada sadece özel yasasıyla birlikte Türkiye’de olan bir uygulama. (Başka ülkelerde turistler dahil özellikle uçak biletlerine giydirilerek herkese uygulanan benzer çıkış harçlarından farklı bir uygulama)

7 yaş üzerinde olan bazı istisnalar dışında tüm yurttaşlarımızın yurt dışına çıkarken ödedikleri bir harçtır. 15 lira idi, 50 liraya çıkarılmıştı. 2022 yılında Cumhurbaşkanının 150 liraya kadar artırma yetkisini kullandı ve Mart ayından beri 150 lira olarak uygulanıyor. 2023 yılında 300 lira olacağı belirtiliyor.

Pasaport

T.C. pasaportu Dünyanın en pahalı pasaportu ünvanını döviz kurundaki oynamalar nedeniyle Avustralya pasaportuna devretmişti. Şu anda da dünyada 2. En pahalı pasaport. Ancak asgari ücret karşılaştırması ile birlikte ele aldığımız zaman dünyanın açık ara en pahalı pasaportu ünvanını koruyor. 10 yıllık pasaport tam 1.703,30 TL. Ancak yeniden değerleme oranı 2023 için yüzde 122,9 olarak açıklandığı için bu rakamın 3.700 liranın üzerine çıkması bekleniyor.

Pasaportumuz dünyada eşi benzeri olmayan özelliklerini de koruyor:

Her yıl otomatik olarak zamlanan dünyanın tek pasaportu. Özel yasa gereği her yıl ekim ayında yeniden değerleme oranında zamlanıyor.

Pasaportlarımız Darphane’de basılıyor ve maliyeti geçen yıl maliyetinin 150 katı ücret ödüyorduk. 2018 yılından beri Darphane maliyetleri yayınlamadığı için yine yaklaşık bir rakamla 100 katı ücret ödediğimizi söylemek mümkün.

24 yaşın altındaki öğrenciler sadece defter ücreti ödeyerek,  225 liraya pasaport sahibi olabiliyorlar. Ancak öğrenci olmayan tüm çocuklarınız için 5 yıllık pasaporta 10 yıllık pasaport ücreti ödemek zorundasınız. Önümüzdeki yıl bu ücretin yaklaşık 500 lira olması bekleniyor.

Dünyanın birçok ülkesinde yaşlılar için (+65 yaş) pasaport ücretleri indirimli, Türkiye’de 2022 yılında bu konuda da bir gelişme yaşanmadı.

Çipli pasaporta geçildikten sonra pasaport sayfa sayısı 64 olarak korunmuştu, fakat son 2 yıldır pasaportların sayfa sayısı yarıya yakın düşürüldü. Artık 38 sayfa. Yani daha hızlı dolacak ve tekrar ücret ödemek zorunda kalacağız. Pasaportların sayfa sayılarında yeni pasaport tasarımları yapılırken de bir değişikliğe gidilmedi.

Yeşil Pasaport Ayrımcılığı

Dünyada 3 çeşit Türkiye’de 4 çeşit pasaport var. 4. pasaportun adı Hususi (Yeşil) pasaport, devletin bürokratları ve ailelerine vize ve harç için sağladığı bir imtiyaz. Ancak yaklaşık 1,5 milyon kişinin kullandığı bu imtiyaz yurttaşlar arasında ayrımcılık yaptığı için Anayasa’nın kanun önünde  eşitlik ilkesine açık bir şekilde aykırıydı. Şimdi bu ayrıcalık artırıldı, belli ihracat koşullarını yerine getiren şirketlere, iş adamlarına ve son olarak belli bir süre görev yapmış avukatlara da veriliyor.

Sayıları gittikçe artan ve sadece 225 lira defter ücreti ödeyen, harç ödemeyen yeşil pasaportlular açık bir eşitsizliğe imza atıyorlar.

Daha önceki yıllar ortaya çıkan gri pasaport skandalları nedeniyle “yeşil pasaport” için de bazı kısıtlamalar getirilmesinden söz ediliyor. Türkiye’de altı belediyenin kamu görevlisi olmayan kişiler adına hizmet(gri) pasaportu çıkarmasını sağlayarak bu kişilerin yurt dışına iltica etmesi sağlandı. Bu tür pasaportlarla, birkaç bin Türk vatandaşının kamu görevlisi kılığında yurt dışına çıktığı ve geri dönmediği tahmin ediliyor. Maalesef mahkemelerde olan davalar henüz sonuçlanmadı ve gri pasaport hilekarlıkları nedeniyle verilen kararlar son olarak Yargıtay aşamasına taşındı.

Vize Sorunları

Avrupa Birliği (AB) haksız vize uygulamalarını ve yüksek vize harçlarını sürdürüyor. Konsolosluklara yapılan vize başvuruları sonucu daha önce yüzde 12 civarında olan vize retleri, yüzde 30 düzeyine ulaştı. Yurttaşlarımızın vize şikayetleri yüzde 700 arttı.

Giriş kapılarında ve konsolosluklardaki kötü muamele ve keyfi vize vermeme tutumunda belli bir iyileşme olsa da maalesef bu uygulamalar da sürüyor. Hala vize işlemlerinde defalarca vize almış kişiler için bile gereksiz bir bürokrasi ve evrak yığını ile insanlar adeta bezdirilmeye, caydırılmaya çalışılıyor. Daha önce defalarca Schengen vizesi almış, her türlü koşulu yerine getiren toplumun her kesiminden yurttaş vize retleriyle karşılaşıyor.

Geri Kabul Antlaşması ve ardından yürürlüğe gireceği belirtilen “vize muafiyeti” hala bir hayal olarak duruyor. Schengen vize ücreti 2020 yılında Avrupa Komisyonu tarafından 80 euroya çıkarıldı. Ayrıca vize işlemlerini yapan büroların ücretleri 60 euro’ya kadar çıkıyor. Temel bir insan hakkı olan seyahat özgürlüğü, Ankara antlaşmasıyla tanınmış ve işletilmeyen “Vizesiz Avrupa” hedefleri, bugün AB için Türkiye ile siyasi bir pazarlık konusuna indirgenmiş durumda.

Pandemi nedeniyle vize aldığı halde bunları kullanamayan kişilerin vize ücretlerinin iadesi ya da aynı sürelerle yeni vizeler verilerek bu haklarının güncellenmesi ile ilgili de hiçbir şey yapılmadı. Vizeler yandığı ile kaldı.

Eylül 2022 tarihinde AKPM’de Türkiye’nin hazırladığı vize retleriyle ilgili rapor ve buna bağlı karar tasarısı, AKPM Genel Kurul oturumunda tartışılarak oy çokluğuyla kabul edildi.

Bağlayıcı niteliği olmayan kararda, Schengen’e taraf devletlere uyarı yapılarak, siyasi gerekçeler de dahil AB’nin Schengen Bilgi Sistemi’nin “kötüye kullanmaması” gerektiği uyarısı yapıldı.

Seyahat Özgürlüğü konusunda hala mesafe alınması gereken çok fazla sorun var. Ancak bu konunun yurt içi ve dışındaki muhatapları yeterli ilgi ve duyarlılığı göstermiyorlar. 2023 yılı da seyahat özgürlüğü için mücadele edeceğimiz bir yıl olacak.