21 Haziran 2012 Perşembe

Vizesiz Avrupa yoluna çıkarken...


Hükümet "vizesiz Avrupa" hedefi için atmaya çalıştığı adımlardan en önemlisini bugün attı. En az 3 yıl sürecek ve vize kolaylıklarından çok "vize muafiyeti"ni hedefleyen önemli diplomatik savaşların ardından bunların kazanıldığı iddia ediliyor.

Bugün neredeyse gün boyu bu konudaki haber ve gelişmeleri sosyal medya üzerinden paylaştım. Seyahat özgürlüğü gönüllülerine bu çok önemli gelişmeleri anlatmak, hatta TV'lerdeki tartışmaları izlemeleri için, canlı yayın saatlerini bile duyurmaya çalıştım. Sırtçantalılar da aynı çabaya ortak oldular.

Günün sonunda bunca malzemeden ve tartışmadan, mesajdan neyi çıkardığımı bir özet olarak sunmanın faydalı olacağını düşündüm.

Bazı akademisyenler "Vizesiz Avrupa" başlığı ile sunulan bu sürece güvensiz yaklaşıyorlar, bazı gazeteciler kuşkulu, bazıları ise kaçınılmaz görüyor.

Ancak herkesin birleştiği bir nokta bu sürecin en az 3-4 yıldan önce sonuçlanamayacağı. Bu yönde dışişleri bakanlığı da bir açıklama yaptı: "Vatandaşlarımızın AB ülkelerine vizesiz seyahat etme imkanına ne zaman kavuşabilecekleri, Türkiye ile AB Komisyonu arasında gerçekleştirilecek vize muafiyetine ilişkin müzakerelerin seyrine bağlı olacaktır.''

Bu süreçte AB'nin Türkiye nihai hedef olarak görmese de bazı "vize kolaylıkları"nı jest olarak hayata geçireceği vurgulanıyor.

Bunlar neler: "AB ülkelerinin ‘Vize Büro’ sayısı artırılacak. ‘Vize Kolaylığı’ ise, iş adamları, sporcular, öğrenciler, gazeteciler ve sanatçılar gibi bazı meslek gruplarına 2 yıldan 5 yıla kadar uzun süreli vizelerin verilmesi uygulamasını getiriyor. Ayrıca, emekliler ve 12 yaş altı kişilerden vize ücreti alınmayacak. Vize ücretleri 65 Euro’dan 35 Euro’ya düşecek. Vize başvuruları en geç 15 günde sonuçlanacak, başvuruya ret cevabı verilmesi halinde bunun gerekçesi açıklanacak ve başvuru yapana dava açma hakkı getirilecek."

Peki Süreç nasıl işleyecek, Zeynel Lüle'nin haberinden aktarıyorum:
* AB Komisyonu’nun İçişlerinden Sorumlu Temsilcisi Cecilia Malmström, Türkiye ile ‘Vize Muafiyeti’ sürecini yürütmek için görevlendirilecek.
* Malström, Haziran sonunda Türkiye’yi ziyaret edecek ve vize serbestisi sürecinin başladığı resmen ilan edilecek.
* Ekim veya kasım ayında AB Türkiye’ye ‘vize muafiyeti eylem planı”nı sunacak. Türkiye bu eylem planını ‘uygun bulması’ halinde, GKA’yı imzalayacak ve böylelikle “Vize Muafiyeti Eylem Planı” uygulamaya geçirilecek.
* Eylem planının uygulamaya geçilmesi ve ilerleme sağlanmasıyla  birlikte Türkiye TBMM aracılığıyla GKA’yı onaylayacak. Türkiye, ‘vize muafiyeti’ aşamasına gelindiğinde GKA’yı uygulamaya başlayacak.

Eylem Planı
Bu süreçte Türkiye, belge güvenliğinden sınır yönetimine ve göçmen politikasına kadar birçok alanda yeni reformlar gerçekleştirecek.
Türkiye’ye sunulacak olan Eylem Planı içinde şu unsurların yer alması bekleniyor:
* Türk vatandaşlarının elindeki pasaportların tamamının biometrik pasaport olması,
* Türkiye’nin AB Sınır Koruma Ajansı Frontex ile işbirliğini daha da geliştirmesi,
* GKA ile ilgili AB üyesi ülkelerle ikili anlaşmaların imzalanması. Örneğin Yunanistan ile GKA imzalanması,
* Europol ile işbirliğinin geliştirilmesi
* AB’nin göç politikasına uyum sağlanması
* Türkiye’nin vize politikasını AB’nin vize politikasıyla uyumlaştırması.

Bu uygulamayı, daha önce ‘Vize Muafiyeti’ süreci yaşayan ülkeler 2,5 veya 3 yıl içerisinde tamamladılar. Türkiye’nin de bu süre içerisinde tamamlaması bekleniyor. Lüle'nin haberinde Türkiye tarafından "paraf" edilen ‘Geri Kabul Anlaşması’nda, Güney Kıbrıs’ın ısrarlarıyla ‘AB ve tüm AB ülkeleriyle İçişleri ve Adalet konularında işbirliği yapılması’ yönünde ifadeler eklendiğini Rumların ısrarıyla ‘Tüm AB ülkeleri’ ifadesi, metinde bir kaç yerde vurgulandığı da yer alıyor.

Sürece niçin İtiraz ediliyor?
Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi Hamdi Pınar, Geri Kabul Anlaşması (GAK) karşılığında pazarlık yapmanın bugüne kadar özellikle "serbest dolaşım" konusunda Avrupa'da kazandığımız davaların, hukuki kazanımların tamamen kaybedilmesine yol açabileceğini söylüyor.

Bu konuda, Avrupa’da kazanılmış davalarla ilgili örneklerin yer aldığı bloğuna bakılabilir. Türkiye’nin bu sürece girerek Avrupa’nın oyununa geldiğini ve geri dönülemez bir yola sürüklendiğini vurguluyor.

Özellikle ABAD'da (Avrupa Adalet Divanı) Demirkan davasının bu sene içinde çözüleceğini AB'nin acelesinin sebebinin bu olduğunu, Dış işleri ve AB bakanlığı bürokratlarının yanlış adım attığını belirtiyor, Pınar. Bu konudaki yazısı için tıklayınız. 

Sonuç
Vizesiz Avrupa'ya zaten kazanılmış, ama devletimiz ve hükümetlerimiz tarafından bir türlü koparılıp alınamamış bir hak olarak bakıyoruz. Eğer bu sefer de yüzlerine gözlerine bulaştırırlarsa sanırım ne AB ne de Türkiye bu konuda inisiyatifi elinde tutabilir, halk kendi inisiyatifi eline alacak ve sınır kapılarına dayanacaktır!

Hiç yorum yok: