İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün hasta yaşlılar ve engellilere pasaport için evde hizmet uygulamasını okuyunca ağzımdan gayri ihtiyari şu sözler döküldü: "isteyince oluyor."
İstemek ve yapmak...
İstemeden yapmak, zorunda kalmak, "mış gibi" yapmak... Hepsi çok olumsuz davranışlar, ancak hayatımızın içinde birçok konuda, yerde özellikle "kamu hizmetleri" ve memurlarla ilişkilerimizde bunu yaşıyoruz.
Yapmak istemenin mantıki koşulları kadar, yapanın eylemin ya da hizmetin nedenleri ve sonuçları konusunda yeterince bilgilenmemesi, gönülden, istekli davranmasını engelliyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün pasaport şube müdürlüğü personelini de bu konuda çok iyi eğittiği , polis-vatandaş ilişkisinin çok medeni seviyede geliştiği söylemek mümkün. Pasaport işlemleri için İstanbul'da hem kendi gözlemim bu, hem de diğer kişilerden edindiğim izlenim.
Yeni uygulama, özellikle yurt dışında tedaviye gitmesi gereken hastaların emniyete gelememeleri nedeniyle büyük sıkıntı yaşanınca hayata geçirilmiş. Seyyar parmak izi cihazı ve bir laptop alan polis memurları özel durumda olan vatandaşın hastanede ya da evinde ziyaretine gidip pasaport işlemini gerçekleştiriyor. Pasaport müracaatında bulunan kişinin parmak izi ve imza attıktan sonra kaydedilen verileri emniyette pasaport sistemine aktarılıyor. Hasta emniyete gelmiş gibi işlemleri gerçekleşiyor.
Çoğunluğunu yurt dışında tedavi görmesi gereken hastaların oluşturduğu taleplerin arasından hayatının son baharında çocuklarının yanına gitmek isteyen yaşlılar ya da engellilerin şikayetleri de bu hizmetin geliştirilmesi sürecini hızlandırmış. Bugüne kadar 150 kişinin pasaport müracaatları ya hastane odalarında ya da evlerinde hizmet verilerek karşılanmış.
Akşam Gazetesi'nin haberinde bir emniyet yetkilisi, polisin vatandaşın hizmetinde olduğu bilinci ile hareket ettiklerini söylerken uygulama nedenini şöyle açıklıyor: "İnsanların sağlık şartları nedeni ile seyehat imkanları kısıtlanmamalı. Vatandaş emniyete gelemiyorsa bu hizmeti sunuyoruz. Hastalıkları ile ilgili rapor istenmiyor. Engelli, yürüyemeyecek durumda olan kişilere bu hizmet verilmekte"
Haberdeki bir detay dikkatimi çekti, örnek uygulama anlatılırken "yeşil pasaport" örneği verilmişti. Umarım bu sadece "yeşil pasaportlu" azınlığı kapsamıyordur.
Hasta yaşlılar ve Engelliler için başlatılan bu uygulamanın "seyahat özgürlüğü" hakkının gelişmesi ve vatandaşa hizmet açısından da çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Devlet vermek zorunda olduğu bir "kimlik belgesi"nin edinilme koşullarını ne kadar kolaylaştırırsa sadece 7 milyon civarında seyreden pasaportlu vatandaş sayımız da o kadar artabilir. Hem hasta yaşlılar hem de engeliler hayatla daha fazla ilişki kurabilir.
Elbette pasaport ücretlerinin çok yüksek bir düzeyde olması, hala dünyanın en pahalı pasaportunu kullanıyor olmamız "seyahat özgürlüğü"nün önünde temel bir engel olarak duruyor. Ancak bu tür pozitif adımlar, sıranın bir gün fahiş ücret ve harçlara da gelebileceği umudumuzu yaşatıyor.
En pahalı pasaport ücreti hala Türkiye'de. Dünya ortalaması 60 dolar düzeyinde bulunuyor. Türkiye'de 4-10 yıllık biyometrik pasaport ücreti yaklaşık 200 dolara inse de hala çok yüksek. Her yıl pasaportlara OTOMATİK ZAM geliyor. Bu durum Anayasamızın 23. maddesinde tanımlanan "seyahat hürriyeti"nin açıkça ihlalidir. DÜNYANIN EN PAHALI PASAPORTLARINI KULLANMAK, DELİ DUMRUL HARÇLARINI ÖDEMEK VE AYRIMCILIĞA UĞRAMAK İSTEMİYORUZ. Vizesiz Türkiye, Vizesiz Avrupa, Vizesiz Dünya İstiyoruz!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder