En pahalı pasaport ücreti hala Türkiye'de. Dünya ortalaması 60 dolar düzeyinde bulunuyor. Türkiye'de 4-10 yıllık biyometrik pasaport ücreti yaklaşık 200 dolara inse de hala çok yüksek. Her yıl pasaportlara OTOMATİK ZAM geliyor. Bu durum Anayasamızın 23. maddesinde tanımlanan "seyahat hürriyeti"nin açıkça ihlalidir. DÜNYANIN EN PAHALI PASAPORTLARINI KULLANMAK, DELİ DUMRUL HARÇLARINI ÖDEMEK VE AYRIMCILIĞA UĞRAMAK İSTEMİYORUZ. Vizesiz Türkiye, Vizesiz Avrupa, Vizesiz Dünya İstiyoruz!
21 Mayıs 2013 Salı
Vizesiz Avrupa yolunda Demirkan davası için ortak görüş!
Vizesiz Avrupa yolunda hayati bir adım olan ABAD'da süren Leyla Demirkan davasında gelinen son aşama ve yayınlanan dava raporuyla ilgili olarak bir toplantı yapıldı. Toplantıya katılan Türkiye'de, yurt dışında davayı takip eden bilim adamı, uzman ve akademisyenler ortak bir açıklama yayınladılar:
C-221/11 sayılı Leyla Ecem Demirkan ile Federal Almanya Arasındaki
Davaya ilişkin Kanun Sözcüsünün Raporu Hakkındaki Görüşlerimiz
1)
Bazı AB üyesi ülkeler ve AB Konseyince, Türkler için vize yükümlülüğünün bulunmasının
hizmet alım ve sunumunda engel teşkil etmediği yönündeki görüşleri Kanun Sözcüsü
tarafından -haklı olarak- yanlış bulunmuştur. Kanun Sözcüsü, ayrıca vize almanın tabii olarak
zaman ve para gerektirdiğini ve böyle bir durumun da hizmetlerin serbest dolaşımını
engellediğini belirtmiştir.
Bundan başka Kanun Sözcüsü üye ülkelerin, AB ve Türkiye arasındaki Ortaklık Antlaşmasını
tamamlayan Katma Protokol’ün 41. maddesinin 1. fıkrası gereğince haklarda kötüleştirme
yasağı çerçevesinde Türk Vatandaşlarının giriş şartlarının kötüleştirilmemesine ilişkin
yükümlülüğünün Avrupa Birliği’nin vize ve sığınma yetkileriyle çelişmediğini
vurgulamaktadır.
2)
Kanun Sözcüsü’nün hizmet serbestisi kavramının Avrupa hukuku açısından uzun zamandır
tartışmalı olduğu yönündeki değerlendirmesi isabetsizdir. 1964’de çıkan Avrupa Ekonomik
Topluluğu’nun (AET) 64/220 nolu Yönergesinde hizmetlerin serbest dolaşımı kavramı pasif
hizmet serbestisini de içermektedir. Öğretide bazı kişilerin ve iki Kanun Sözcüsü’nün bunu
tartışmaya açmış olmalarının hiçbir önemi yoktur. Zira 1984 yılında verilen Luisi ve Carbone kararı ile bu gereksiz tartışma sonlandırılmıştır.
3)
Kanun Sözcüsü, Türkiye ile yapılan Antlaşmanın iç pazar engellerinin kaldırılması hedefinin
bulunmadığını iddia etmektedir. Bunun sonucu olarak Avrupa birincil hukukundaki hizmet
serbestisinin doğrudan ve aynı şekilde Ortaklık Hukuku’na aktarılamayacağını ileri
sürmektedir. Oysa gerçek şudur ki, AET ve Türkiye arasındaki Ortaklık Hukuku sadece
ekonomik yönüyle sınırlı değildir. AET’nin AB’ye dönüşmesi ve her genişlemesi ile Türkiye,
yapılan protokollerle her yeni üyeyi Antlaşmanın tarafı olarak kabul etmiştir. Böylece
Türkiye, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin yapısındaki değişikliği kabul etmiş ve Birliğe
girme isteğini Avrupa Birliği’nin yeni politik şekline göre genişletmiştir. Bunun karşılığı
olarak Avrupa Birliği de ortaklık ilişkisinin yapısındaki değişiklikleri kabul etmiştir.
4)
Yeterli olmamasına rağmen, AET-Türkiye Ortaklık Hukukunun sadece ekonomik boyutu
olduğu varsayılsa bile Kanun Sözcüsü’nün hizmetlerin serbest dolaşımının tüketicilerin
serbest seyahat haklarını kapsamadığı yönündeki görüşü kesinlikle problemlidir. Kanun
Sözcüsü’nün düşüncesinin aksine pasif hizmet serbestisi, tüm serbest dolaşımların
gerçekleşmesine hizmet etmez. Bilakis hizmetin serbest dolaşım hakkının sonucu şudur ki,
sadece hizmet sunanlar değil, hizmeti alanlar da bu hizmet pazarına dâhildir.
5)
Kanun Sözcüsü, Türkiye’nin de Belçika ve Hollanda’dan gelen turistlere vize uygulamasından hareketle Türkiye’nin de Katma Protokol’ün ilgili maddesinin vize alma zorunluluğunu teyit ettiği sonucunu çıkartması, aynı şekilde haklı ve doğru bir gerekçe değildir.
Türkiye’nin 1980 sonrası Belçika ve Hollanda vatandaşlarından vize istediği gerçeği,
Türkiye’nin de hizmetlerin serbest dolaşımı serbestisine aynı şekilde yorum getirdiği
anlamına gelmez. Aksine bu şekilde davranışı ile Türkiye kendisi de Katma Protokol’ün 41.
maddesinin 1. fıkrasını ihlal etmiştir. Bir hak ihlâli, ihlâl edilen hükmün kapsamının
belirlenmesine ilişkin yorumda gerekçe teşkil etmez.
6)
Kanun Sözcüsü, vizesiz giriş hakkını mevcut haklarda kötüleştirme yasağı çerçevesinde aile
ziyaretlerini de kapsadığını reddetmektedir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nun
8. maddesi ve Avrupa Birliği Temel Haklar Belgesi’nin 7. maddesi böylesi durumlarda aile
ziyaretlerini ticari ziyaretlerden daha güçlü bir şekilde sınırlanmasını yasaklamaktadır.
7)
Kanun Sözcüsü, 6 nolu argümana bir cevap veremediğinden dolayı onun ayrıca hizmetlerin
serbest dolaşımı ile aile ziyaretleri arasındaki ilişkileri yorumlamamız gerekmektedir.
Kanun Sözcüsü hizmetlerden yararlanmanın, bir seyahatin temel amacının olması zorunluluğu bulunmadığını teyit etmektedir. Dolayısıyla Türk vatandaşları aile ziyaretleri çerçevesinde hizmet alımında bulunarak hizmetin serbest dolaşımı hakkına dayanabilirler.
Ancak bu durum, hizmet alımının çok az ve küçük bir rolü söz konusu olduğunda geçerli
değildir. Unutmamak lazımdır ki, çok kısa süreli aile ziyaretinde bile, seyahat eden kişinin
hizmet çeşitliğinden istifade etmesi söz konusu olacaktır (kültür, spor, nakliye, gastronomi,
perakende ticaret, vs.). Böylesi bir ziyaret söz konusu olduğunda bu kişi ile bir turistin tek
farkı, bir otel hizmetinden faydalanıp faydalanmamasıdır.
8)
Belçikalı ve Hollandalılar için vize yükümlülüğünün derhal kaldırılması ve böylece
Türkiye’nin hakları ihlâl etmesini sonlandırması bu sorunlarda Türkiye’nin yararına olacaktır.
Antalya, 7 Mayıs 2013
Toplantıya katılarak yukardaki görüşün oluşmasına katkıda bulunan uzmanlar:
Prof. Dr. Wolfgang Voegeli; Hamburg
Prof. Dr. Harun Gümrükçü; Antalya
Yrd. Doç. Dr. Hamdi Pınar, Ankara
Av. Memet Kılıç, Berlin
Prof. Dr. Şafak Aksoy, Antalya
Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Antalya
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder