"Vize : sivil toplum diyaloğu önünde bir engel" bu başlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin (ABGS) Sivil toplum diyalog toplantılarının 4. sünde (11.12.2010-Cevahir Kongre Merkezi-İstanbul) oluşturulan bir çalışma grubunun ele aldığı konuydu. Bu grupta ben de "Genç Gönüllüler Derneği" adına bir "seyahat özgürlüğü gönüllüsü" olarak çalışmalara katıldım. Vize problemlerinin hemen her boyutu ele alınırken Türkiye'nin önce kendi ülkelerinde vatandaşlarına koyduğu "vize"yi gündeme getirmeye çalıştım: Fahiş Pasaport ücretleri...
Dünyanın en pahalı pasaportu olan T.C. pasaportu, bugün tüm yurttaşlarımızın önünde adeta bir vize uygulaması niteliğindedir. Toplantılarda gerek söz alarak gerekse sorularla konunun bu boyutunun da gündeme alınması için bir çaba harcadım. Bu gerçeğin hemen hiç kimse tarafından düşünülmediğini, hiç dikkate alınmadığını hatta tamamen görmezden gelindiğini büyük bir açıklıkla söyleyebilirim. Konuyu söz alıp gündeme getirdiğim zaman yüzlerde oluşan "şaşkın" ifadeler, her sözümün, örneğin ardından özellikle yönetim (ABGS) tarafında inip kalkan onaylayan baş hareketlerini gözlemlemek mümkündü...
Türkiye'nin önce pasaport ücretini dünya ortalaması olan 50 dolar düzeyine indirmesi gerektiğini, 5-10 yıllık biyometrik pasaport ücretleri içinde ciddi bir eşitsizlik yaratarak temel bir insan hakkı olan "seyahat özgürlüğünü" çiğnediğini anlattım. Anayasamızın 23. maddesinde güvence altına alınan bu hakkın, devlet tarafından yok sayıldığını, devletin vatandaşlarına vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesi için fahiş bir ücret talep ettiğini, dünyadan örneklerle aktardım.
ABGS ilgilileri ve toplantıyı yöneten akademisyenler, talebimizi not aldıklarını, "çok haklı" olduğumuzu ısrarla vurguladılar. Buna rağmen sonuç bildirgesine konuyla doğrudan ilgisi olmadığı için koyamayacaklarını belirttiler.Birçok katılımcı, STK temsilcisi de aynı yönde görüş bildirmesine rağmen Türkiye içindeki "vize" bu toplantıda resmi kayıtlara geçemedi. Belli bir farkındalık oluşturabilsek de STK'lar içinde de konuya çok yabancı bir kitle var. Herkes yapılan indirimle oluşan pasaport ücretine razı bir izlenim yaratıyor. Bu ücretin nasıl bir mücadele ile indirildiğini, sadece 6 ay önce 2 katı olduğunu tekrar hatırlatmak zorunda kaldım.
Ancak anlaşılan o ki hem bu yönde gerçekleşen toplantılara sürekli katılarak devlet yetkililerini bu gerçekle daha fazla yüzleştirmeli hem de STK'lar arasında özellikle "insan haklarını" önemseyen, bu alanda çalışan örgütlerle ortak çalışmalar yapmalı, dayanışma göstermeliyiz.
Vize gerçekten Avrupa Birliği'ndeki sivil toplum ile diyaloğunun oluşması önünde somut ve "utanç" verici bir engel, ancak bu utançtan kurtulmak için önce başka bir utancı yenmemiz ve yurttaşlarımızın makul ücretlerle pasaport alabilmesini sağlamamız gerekiyor.
Seyahat özgürlüğü gönüllülerini alması gereken daha çok yol var. Yılmadan, bıkmadan temel insan hakları mücadelesi temelinde çalışmak gerekiyor. Seyahat özgürlüğünün temel bir insan hakkı olduğunu bilmeyen çok kişi var.
En pahalı pasaport ücreti hala Türkiye'de. Dünya ortalaması 60 dolar düzeyinde bulunuyor. Türkiye'de 4-10 yıllık biyometrik pasaport ücreti yaklaşık 200 dolara inse de hala çok yüksek. Her yıl pasaportlara OTOMATİK ZAM geliyor. Bu durum Anayasamızın 23. maddesinde tanımlanan "seyahat hürriyeti"nin açıkça ihlalidir. DÜNYANIN EN PAHALI PASAPORTLARINI KULLANMAK, DELİ DUMRUL HARÇLARINI ÖDEMEK VE AYRIMCILIĞA UĞRAMAK İSTEMİYORUZ. Vizesiz Türkiye, Vizesiz Avrupa, Vizesiz Dünya İstiyoruz!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Açıldığından beri siteyi blogu takip ediyor elimden geldiğince katkı sağlamaya çalışıyorum. Bizde ki yüksek ücretlerin varlığı doğrudan devletin gelir elde etme düşüncesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Elbette söylediğiniz boyut da var, etkili üstelik ama daha çok bu ücretlerin temel bir insan hakkı olan "seyahat özgürlüğü"nü ihlal ettiğini farketmemiş görünüyorlar. "Bu bir kimlik belgesi vatandaşa satılamaz", bunu anlamalarını sağlamamız lazım. Yani bir tür zihniyet değişikliği şart!
Yorum Gönder