“Seyahat özgürlüğümüzü geri istiyoruz” kampanyasının “imza kampanyası” aşamasını 4 Mart tarihinde bitirip, imzalarımızı Cumhurbaşkanına, Başbakana ve Maliye Bakanına ileteceğiz.
Şu ana kadar 1.350 civarında imza topladık. Açıkcası hepimiz daha fazla bir destek bekliyorduk. İmza kampanyasında TC Kimlik numarasını zorunlu kılmamız, sadece internette kampanyayı yürütmemiz ve her imzalayan kişinin bir “gerçek TC yurttaşı” olması arzumuz, bize binlerce imzaya mal oldu, diyebilirim.
Ancak 1.350 veya 11.350 imza da olsa öncelikli hedefimiz “seyahat özgürlüğü” konusunda ülkemizdeki bir haksızlığa ve temel bir insan hakkı ihlaline dikkat çekmekti, bunu başardığımızı düşünüyorum. Özellikle 2010 yılında elde edilen, %50‘lik pasaport ücret ve harçlarındaki indirim konusundaki katkımız bu açıdan önemli bir merhaleydi.
Şimdi “imza kampanyası” aşamasının sonuna yaklaşıyoruz. Dünyanın en pahalı pasaportuna karşı, yurttaşlarını bir “müşteri” gibi gören, vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesini ona yüksek ücretle “satan” kamu otoritesine karşı sesimizi duyurmaya çalışacağız.
Başlangıçta biz ne istiyorduk:
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının da tüm dünyada olduğu gibi 50 dolar ücretle10 yıllık pasaport alabilmesini; Anayasamızın “eşitlik” ilkesine aykırı bir şekilde harç ödemeyen ve vize ayrıcalıklarına sahip olan Yeşil Pasaport sahibi devlet memurları ve aileleriyle aynı hakları olmasını; “değerli kağıt” olan pasaportların harçlar kanunun dışında değerlendirilmesini, her yıl zam yapılmamasını istiyoruz.
Hala da aynı şeyleri istiyoruz.
Sonuçlandıracağımız imza kampanyasının ardından bu konuda bir ilerleme sağlanamazsa, daha önce de dile getirdiğimiz gibi bu mücadeleye, hukuksal haklarımızı kullanarak devam etmekten de çekinmeyeceğiz.
Şunu hepimizin iyi bilmesi gerekir: Toplumu ilgilendiren ve etkileyecek bir sorunla ilgili atılacak en önemli adım, hedefinize koyduğunuz sorunlar neyse, onları toplumsal ve politik gündemin üst sıralarına yerleştirmek ve mümkünse çözüme kadar orada tutmaktır.
Çünkü, özellikle toplumun kendi temel sorunları konusunda farkındalığının yüksek olmadığı ve insan hakları bilincinin yaygınlaşmadığı toplumlarda, herhangi bir konuda sürdürülen sivil toplum hareketleri (mücadeleleri) çok uzun yıllar sürebilir. Bunda kamu otoritesinin duyarsızlığı kadar, mücadele verecek insan sayısının düşük olması, sorunun çözümü için çalışan kişilerin “özel” beklentilerine hitap edip etmemesi, aktivist olarak bilinci, nihai hedefe ulaşmak konusundaki iradesi çok etkilidir.
Bu kampanyada olduğu gibi, insanlar, temel bir insan hakkı olan “seyahat özgürlüğü” veya tüm yurttaşlarımızın Anayasal hakkının ihlalini önlemek için mücadele ettiklerini de düşünebilirler ya da pahalı pasaporta daha “ucuza” sahip olmak için de. İnsanların sonuca ulaşmak için direnç ve ilgileri farklı olabilir, burada özellikle pragmatik davrananlara karşı eleştirel ve dışlayıcı bir dil geliştirmek yerine, proaktif, yaratıcı, uygulanabilir mücadele taktiklerine zaman ayırmak, herkes için daha yararlı olacaktır.
Seyahat özgürlüğü mücadelesi için, çok farklı toplum kesimleri destek verdi ve veriyor. Özellikle “gezgin” gruplarında, gezmeye “tutku” derecesinde bağlı olduğunu söyleyen kişiler içinde de kendi gruplarını/hareketlerini sorgulama ve temelde insan hakları bilinci konusundaki duyarlılıkların çapını gözlemleme şansı da yarattı, bu kampanya. Örneğin “pasaport”un harç ve ücretindeki indirimin, (%50) “daha ne olsun” gibi bir sonuca insanları kolaylıkla taşıyabildiği, “gemisini kurtaran kaptanın” denizi ve diğer gemileri pek umursamadığı ortaya çıktı. Yani değerlendirme yapmak isterseniz, birçok açıdan da eğitici ve oldukça olumlu etkilere vesile olduğunu da gözlemlemek mümkün, seyahat özgürlüğü mücadelesinin.
2011 Evliya Çelebi yılı ve biz “seyahat özgürlüğü gönüllüleri” bir yandan Evliya Çelebi’yi anarak bir yandan da böylesi büyük bir gezginin anıldığı yılda “torunlarının” maruz kaldığı haksızlıkları göstererek yukarda andığımız taleplerimizi sürdüreceğiz. Kamu otoritesine yönelik çabalarımızı artıracağız. Alternatif her türlü öneri ve eyleme açık olduğumuzu belirtmeme sanırım gerek yok.
Aynı zamanda bu yazı, 4 Mart’a kadar imza kampanyası için bir son çağrı, kampanyamızı duyurmak için son bir çaba harcayın, (Türkiye’nin genel seçime gittiği bir dönemde zamanlama açısından güçlükler olduğu da açık) kamu otoritesine gidecek talebi/imza sayısını artıralım.
Sevgili Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri, hayatımızı öncelikle biz adaletli hale getirebiliriz. Ancak ne istediğinin farkında olanlar, stratejik ve taktik zekalarını kullanan sivil aktivistler, ağır giden değişimi hızlandırabilirler. Konformist politikacıları harekete geçirebilirler. Hiçbir zaman unutmayın, bir insan, bir kadın, Rosa Parks otobüste oturduğu yerden kalkmayı reddetmeseydi, bugün ne Barack Obama ABD'de başkan olabilirdi, ne de Güney Afrika’da Mandela.
1 yorum:
Sivil toplum kuruluşları aynı yazdığınız dertlerden muzdarip. bir sorunu gündeme taşımak, orada tutmak orada çok önemli. bunu kimse küçümseyemez.insanlar bir imza atmak için bile tc kimlik nolarını vermeye korkuyorsa, zaten onlardan bir şey de beklenmez. 1350 kişi az değil. Efehan
Yorum Gönder