21 Mart 2013 Perşembe

Kampanya yapmak, harekete geçmek...


Şunu hepimizin iyi bilmesi gerekir: Toplumu ilgilendiren ve etkileyecek bir sorunla ilgili atılacak en önemli adım, hedefinize koyduğunuz sorunlar neyse, onları toplumsal ve politik gündemin üst sıralarına yerleştirmek ve mümkünse çözüme kadar orada tutmaktır.

Bir kampanya yapmak, insanları harekete geçirmek istiyorsanız öncelikle iyi sonuçları değil, ağır aksak giden ve isteksiz davranan "kitleleri" göze alarak sizi yılgınlığa sürükleyecek tüm gelişmelere karşı aşılı bir biçimde davranmanız gerekir.

Çünkü, özellikle toplumun kendi temel sorunları konusunda farkındalığının yüksek olmadığı ve insan hakları bilincinin yaygınlaşmadığı toplumlarda, herhangi bir konuda sürdürülen sivil toplum hareketleri (mücadeleleri) çok uzun yıllar sürebilir. Bunda kamu otoritesinin duyarsızlığı kadar, mücadele verecek insan sayısının düşük olması, sorunun çözümü için çalışan kişilerin “özel” beklentilerine hitap edip etmemesi, aktivist olarak bilinci, nihai hedefe ulaşmak konusundaki iradesi, gücü, kaynakların yeterliliği çok etkilidir.

Hele bizimki gibi "acul" bir toplumda, süreçteki kazanımları görmezden gelmekte ısrarlı, "motivasyon manyağı" gruplarla, sonuç almaya odaklanmakla, sadece sonuca odaklılığı sık sık karıştıran grup üyeleriyle her şey çok daha zor yürüyor.

Yaptığımız kampanyada olduğu gibi, insanlar, temel bir insan hakkı olan “seyahat özgürlüğü” veya tüm yurttaşlarımızın Anayasal hakkının ihlalini önlemek için mücadele ettiklerini de düşünebilirler ya da pahalı pasaporta daha “ucuza” sahip olmak için de. İnsanların sonuca ulaşmak için direnç ve ilgileri farklı olabilir, burada özellikle pragmatik davrananlara karşı eleştirel ve dışlayıcı bir dil geliştirmek yerine, proaktif, yaratıcı, uygulanabilir mücadele taktiklerine zaman ayırmak, herkes için daha yararlı olacaktır.

Kitleleri küstürerek, dışlayarak değil ortak iyi ve faydayı bıkmadan göstererek çalışmak, bir sivil toplum aktivistinin içselleştirmesi gereken temel bir özelliktir. Yapamıyorsanız, hızla oradan ayrılın ve "yakınanlar" kulübüne üyeliğinizi hemen yenileyin:)

Seyahat özgürlüğü mücadelesi için, çok farklı toplum kesimleri destek verdi ve veriyor. Özellikle “gezgin” gruplarında, gezmeye “tutku” derecesinde bağlı olduğunu söyleyen kişiler içinde de kendi gruplarını/hareketlerini sorgulama ve temelde insan hakları bilinci konusundaki duyarlılıkların çapını gözlemleme şansı da yarattı, bu kampanya. 

Örneğin “pasaport”un harç ve ücretindeki indirimin (Haziran 2010 %50) kolaylıkla “daha ne olsun” gibi bir sonuca insanları kolaylıkla taşıyabildiği, “gemisini kurtaran kaptanın” denizi ve diğer gemileri pek umursamadığı ortaya çıktı. Yani değerlendirme yapmak isterseniz birçok açıdan da eğitici ve oldukça olumlu etkilere vesile olduğunu da gözlemlemek mümkün, seyahat özgürlüğü mücadelesinin.

Süreç içinde ektiğiniz tohumların, küçük kampanyalar ve taleplerin kimi zaman kamu otoritesine karşı farklı ve mevzi başarılarını görmek elbette teşvik edici olsa da, birçok insan için "buraya kadar" tepkisine de yol açabiliyor. Hatta "görev tamam" yargısına da...

Ancak bütün bunlar olurken süreç devam ediyor. Ve şunu açıklıkla görüyorsunuz: Hepimizin birbirimizi doldurmak, amiyane deyimiyle "gaz vermek" yerine, daha yapıcı katkılara ihtiyacı var. Örneğin bir medya mensubuna ulaşmak, bir bürokrat veya siyasetçi kanalıyla temel taleplerimizin duyulmasını, "ısrarımızı" dillendirmek gibi... Demokrasinin tam anlamıyla bir ilişki sporu olduğu Türkiye'de bazen "lobiciliklerin" bile sayısız faydaları olabiliyor. Bu satırların yazarı, TBMM'de asla bir araya gelmeyecek farklı parti ve milletvekillerinin 2012-2013 yılında aynı düzlemde farklı birkaç soru önergesinde "seyahat özgürlüğü" konusunda  buluşabileceğine bizzat yakından tanıklık etti. 


Sevgili Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri, hayatımızı öncelikle biz adaletli hale getirebiliriz. Ancak ne istediğinin farkında olanlar, stratejik ve taktik zekalarını kullanan sivil aktivistler, ağır giden değişimi hızlandırabilirler. 

Haklarını istemeyi bilenler, talep edenler, direnenler, temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda da konformist politikacıları harekete geçirebilirler. 

Hiçbir zaman unutmayın, bir insan, bir kadın, bir Amerikalı Rosa Park bir gün otobüste oturduğu yerden kalkmayı reddetmeseydi, bugün ne Barack Obama başkan olabilirdi, ne de Güney Afrika’da Mandela!

14 Mart 2013 Perşembe

Yurt dışına çıkış harcını SIFIRLAYIN SAYIN BAŞBAKAN!

"Yurt dışına çıkış harcını SIFIRLAYIN SAYIN BAŞBAKAN!" sloganıyla kampanyamıza başladık!

TBMM'de plan bütçe komisyonunda onaylanan ve TBMM'de kabul edilen torba yasayla Bakanlar Kurulu'na "yurt dışına çıkış harcını" SIFIRLAMAyetkisi verildi. Biz de herkesi Sayın Başbakan ve Sayın Bakanlar Kurulu üyelerine seslenmeye, bu çağdışı seyahat özgürlüğü engelini birlikte SIFIRLAMAYA çağırıyoruz.

Her mecrada aşağıdaki bannerları ve mesajları kullanarak Başbakan ve Bakanlar Kurulu'na iletebilir, medya organlarına ulaştırabilirsiniz. Anayasal ve temel bir insan hakkı olan seyahat özgürlüğünü savunan kampanyamıza siz de katılın!






Lütfen diğer kampanya malzemelerini için TIKLAYINIZ!

13 Mart 2013 Çarşamba

SIFIRLAYIN SAYIN BAŞBAKAN!

Bakanlar Kurulu yeni torba yasayla "Yurt dışına çıkış harcını"  sıfıra kadar indirmeye yetkili oluyor! "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bugün kabul edildi.

Bu yasa tasarı da 15 TL olan yurt dışına çıkış harcını kaldırmasa da, verilen "sıfırlama yetkisi", seyahat özgürlüğü engelinin bir karar ile kolayca kalkabilmesi anlamına geliyor. 

Sayın Başbakan'dan başkanlık ettiği ilk Bakanlar Kurulu'nda bu vergiyi kaldırarak, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının önündeki anlamsız bir engele daha son vermesini istiyoruz.

Sayın Başbakan, AK Parti iktidarı hep seyahat özgürlüğünü genişletici adımlara imza attı, birçok ülkeyle aramızdaki vizeleri kaldırmayı sürdürüyorsunuz, ancak adeta kendi vatandaşlarımıza koyduğumuz bir vizeye dönüşen bu harcı ya kaldırın ya da sıfırlayın!

Tüm gezginler, Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri, Sırtçantalılar Topluluğu üyeleri, seyahatseverler, hep birlikte sesleniyoruz:

SIFIRLAYIN SAYIN BAŞBAKAN!

Elbette bir Anayasal hak ve temel insan hakkı olarak "seyahat özgürlüğünü" kısıtlayan yurtdışı çıkış harcının sadece sıfırlanmasını değil, tamamen tarihe gömülmesi gerektiğine inanıyoruz. 

Dünyada eşi benzeri bulunmayan bu vergi, İnsan hakları evrensel bildirgesinin 13., Anayasamızın seyahat özgürlüğünü düzenleyen 23. maddesine açıkça aykırı...

Yurttaşlarımız için ülke dışına çıkarken tam bir zahmet ve eziyete dönüşen harç pulu uygulaması, aslında Toplu Konut idaresine(TOKİ) sağlaması beklenen "geliri" de karşılamaktan uzak.

Şimdi ilk adımı atın, harcı SIFIRLAYIN!

4 Mart 2013 Pazartesi

"Yurt dışı çıkış harcı kalksın" kanun teklifi!


Yurt dışı çıkış harcının kaldırılması için TBMM'ye kanun teklifi verildi. CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Aydın Ayaydın 27.02.2013 tarihinde verdiği teklifin gerekçesinde dünyada bir benzeri daha bulunmayan bu harcın hem işlevsiz, hem Anayasaya aykırı hem de vatandaşlara bir eziyet olduğunu vurguluyor.

Uzun zamandır Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri olarak yurt dışına çıkış harcına karşı da kampanyalar yürütüyoruz. Geçen yıl "bu sefer olmaz" diyerek yapılmak istenen bir zamma karşı kampanya yaptık ve etkili oldu, zammı önledik. Ama asıl hedefimiz "seyahat özgürlüğü"nün önünde tam anlamıyla bir engel oluşturan bu harcın tümüyle kaldırılmasıdır.

Öğretim görevlisi Serkan Köybaşı da Anayasa'ya aykırı bu harcın kaldırılması için 4 yıldır hukuksal mücadele veriyor. 2009 yılında açtığı dava 5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun’un çeşitli gerekçelerle Anayasa’ya aykırı olduğu üzerine kurulu, davası şu anda temyiz aşamasında. 

TBMM'ye verilen bu kanun teklifini sonuna kadar destekliyoruz.

Milletvekili Ayaydın, kanun teklifinin gerekçesinde  "Yurt dışına çıkış harcı"nın nasıl çıktığı ve nedenleri üzerinde de durarak şimdi bunun nasıl işlevsizleştiğini de çok güzel açıklamış. Bu harç Türkiye’nin büyük döviz sıkıntısı çektiği bir dönemde yurt dışına çıkışları caydırmak ve bu yolla döviz tasarrufu yapabilmek amacıyla dış seyahat harcamaları vergisi adı altında ilk kez 1970’li yıllarda konulmuş bir uygulamaydı.

1980’li yıllarda bu vergi kaldırılarak yerine Toplu Konut Fonu getirilmiştir. Ancak Toplu Konut Fonu uygulamasının başarısız olması üzerine 2001 yılında yurt dışına çıkış harcı uygulamasına geçilmiş ve 2007’de çıkarılan 5597 sayılı Kanunla getirilen çeşitli değişikliklerle bu uygulama devam ettirilmiştir.  Önceleri kişi başına 50 dolar olan bu harç, zaman içinde 70TL olarak belirlenmiş ve nihayet 5597 sayılı kanunla 2007 yılından beri 15 TL olarak uygulanmaktadır.

Hali hazırda yurt dışına ticari taşımacılık yapan araçların mürettebatı (pilot, hostes, şoför vb.), 7 yaşından küçük çocuklar ve yabancı ülkede oturma izni olanlar dışında Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ile yurt dışına çıkan herkes, çıkış kapılarında 15 TL’lik bu harcı ödemek durumundadır.

Bu harç çağdışı ve vatandaşlara zahmet getiriyor.

Yurt dışına çıkış harcı, her şeyden önce çağdışı ve vatandaşlara zahmet getiren bir uygulamadır. Ayaydın'ın vurguladığı gibi, "yüzyıllar öncesinde kalan bir tür baş vergisi, kelle vergisi görünümündedir. Bu yönüyle ülkemize yakışmamaktadır." Bu uygulamanın dünyada hiçbir ülkede örneği bulunmamaktadır.

Ayrıca, geliri TOKİ’ye  tahsis edilen yurt dışına çıkış harcı, mali yönden gün geçtikçe anlamını yitiren, tahsilatı azalmakta olan bir gelir kalemine dönüşmüştür. Ayaydın kanun teklifinin gerkçesinde, 2012 yılında bütçe hedefi olarak 111 milyon TL olarak öngörülmüş olsa da yıllık harç tahsilatının ancak 67 milyon TL olarak gerçekleştiğini belirtmektedir.

Gelir tutarları hedeflendiği gibi yüksek değil 
2007 yılında harç tutarı 70TL’den 15TL’ye düşürülerek 23’e ulaşan muafiyet alanı kaldırılıp harç tabanı genişletilmiş, daha iyi bir tahsilat öngörülmüş ancak bu öngörü gerçekleşmemiştir. Zira yurt dışına çıkış harcı 70 lira iken 2006 yılında 102,3 milyon gelir elde edilmişken, harcın 15 lira olduğu 2011 yılında 88,6 milyon TL, 2012 yılında ise ancak 67 milyon TL gelir elde edilebilmiştir. Bu gelir, TOKİ için de bir anlam ifade etmekten tamamen uzaktır, yani kanunun/harcın temel nedeni de gerçekleşmemektedir. 

Tüm bunlardan daha önemlisi ise yurt dışına çıkış harcı uygulamasının içerdiği hukuksuzluk, Anayasal bir temel hak olan "seyahat özgürlüğü"ne yönelik kısıtlayıcı anlayıştır. 2010 yılındaki referandum sonucu yapılan anayasa değişiklikleri ile vatandaşların yurt dışına çıkma hürriyetinin, ancak suç soruşturması ve ya kovuşturması sebebiyle hakim kararına bağlı olarak sınırlanabileceği hükmü kabul edilmiştir. Böylelikle vergisel yükümlülük kapsamında yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi uygulamasına son verilmiştir.

Yurtdışına çıkış harcı Anayasaya aykırılık taşıyor

Bir yandan vatandaşların seyahat özgürlüğünün genişletilmesi söz konusu iken, diğer yandan yurt dışı çıkış harcı uygulaması ile fiili bir engelin sürdürülmesi kabul edilemez bir tutumdur. Zira bugün yurt dışına çıkış harcını ödemeyen bir kişinin ülkeden çıkış yapmasına kolluk kuvvetleri izin vermemektedir. Oysa anayasa hükmü çok açık olup, yurt dışına çıkış sadece hakim kararına bağlı olarak engellenebilecektir.

Türkiye bu harç gelirini TOKİ’ye başka kaynaklardan aktarabilir

Ayaydın'ın verdiği Kanun teklifi ile yurt dışına çıkş harcının yarattığı gelirin işlevsizliğini de gösteriyor. Anayasaya aykırılık taşıyan, kişi hak ve özgürlüklerini hiçe sayan; gelişmiş hiçbir ülkede örneği olmayan, çağ dışılık arz eden; mali yönden ciddi bir düşüş gösteren ve vazgeçilebilir düzeyde bir gelir getiren yurt dışına çıkış harcından sağlanan geliri başka kaynaklardan temin ederek TOKİ’ye aktarabilecek güçte ve potansiyelde bir ülkedir. 

Dünyada hiçbir örneği olmayan bu "deli dumrul vergisi"ne karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. TBMM'de ve halkımız arasında bu mücadelenin daha çok yankı bulmasını, bu temel hak ihlaline her yurttaşımızın karşı çıkmasını diliyoruz.

CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Aydın Ayaydın'ın verdiği Kanun teklifine ulaşmak için TIKLAYINIZ!