30 Aralık 2012 Pazar

TIME'dan yeni yılın ilk "kapağı" hepimize!

TIME dergisi bile her yıl otomatik olarak zamlanan, dünyanın en pahalı pasaportu olan T.C. Pasaportu'na daha fazla kayıtsız kalamadı ve 2013'ün ilk kapağına taşıdı :)


27 Aralık 2012 Perşembe

Otomatik Pasaport Zammına Son Verin!


27.12.2012



Basın Bülteni 



Otomatik Pasaport Zammına Son Verin! 



Sayın Basın Mensupları, 

· T.C. pasaportu dünyada her yıl otomatik olarak zamlanan tek pasaport!
   Buna karşı “otomatik pasaport zammına hayır!” kampanyası başlatıyoruz!

· T.C. pasaportu dünyanın en pahalı pasaportu!

· Pasaport bir “para kapısı” değil, devletin vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesidir.

·
Başka ülkelerden Türkiye'ye koydukları vizelerini kaldırmalarını isterken, kendi vatandaşlarına pasaport ücret ve harçlarıyla "vize" koyan bir ülke olmanın yanlışlığını hükümetimizin bir an önce fark etmesini diliyoruz. 

Maliye Bakanlığı yılbaşında Pasaport ücretlerine yine zam yapacak. Bir araya gelen yüzlerce seyahat özgürlüğü gönüllüsü olarak her yıl yapılan bu otomatik zamma artık bir son verin diyoruz. 


Seyahat özgürlüğü Gönüllüleri ve Sırt Çantalılar Topluluğu, birlikte “otomatik pasaport zammına son” kampanyası başlatıyoruz!

T.C. pasaportu dünyada her yıl otomatik olarak zamlanan tek pasaport! TBMM'de milletvekillerinin soru önergeleriyle de uzun zamandır gündeme getirilen dünyanın en pahalı pasaportu.

Mevcut ücreti ile dünyanın en zengin 5 ülkesinin toplam pasaport ücretlerini bile geçen T.C. pasaportuna zam yapılmasını hiçbir haklı gerekçeyle açıklamak mümkün olamaz.

“Seyahat özgürlüğü” Anayasamız ve “insan hakları evrensel bildirgesi” tarafından da güvenceye alınmış temel bir insan hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu temel insan hakkını dünyanın en pahalı pasaportlarını bize “satarak” ve her yıl zam yaparak elimizden almaktadır.

Pasaport devletin yurttaşlarına vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesidir. Devlet yurttaşlarına vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesini onlara “satamaz”. Her yıl zam yapamaz! Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına, “müşteri” muamelesi yapamaz!


Pasaport bir “para kapısı” değil, bir kimlik belgesidir. 
Üstelik bu yıl zam oranının % 8 civarında olması gerekiyor. 446.-TL olan pasaport ücreti 483.-TL olması gerekir. Ama hayır, devlet-hükümet "seyahat özgürlüğü" konusunda bizleri yurttaş değil birer müşteri gibi gördüğü için Bakanlar kurulu zam oranlarını %50 artırma yetkisini de kullanarak, %8 değil % 12 zam yapabilir. Geçen yıl yaptıkları gibi...

Pasaport, harçlar ve değerli kağıtlar kanunu kapsamından çıkarılmalıdır. Pasaport harçlar ve değerli kağıtlar yasası kapsamından çıkarılmadığı sürece otomatik zamlarla inanılmaz yüksek bir ücrete ulaşacaktır. Yılbaşında yine bu yasalar gerekçe gösterilerek pasaportlara yapılacak %12’lik otomatik zammı kabul etmiyoruz. 2010 yılında “seyahat özgürlüğü gönüllüleri”nin de mücadelesiyle yapılan % 50’lik indirime rağmen şu anda 446,35.-TL ile dünyanın en pahalı pasaportu olan 4-10 yıllık biyometrik T.C. pasaport ücreti, zamla birlikte 500.-TL fiyatıyla iyice fahiş hale gelecektir.

Yılbaşında gerçekleşecek % 12’lik yeni pasaport zammını kınıyor ve geri alınmasını istiyoruz. Dünyanın en ünlü gezgininin, Evliya Çelebi’nin torunları olarak dünyanın en pahalı pasaportunu kullanmak istemiyoruz.

Bakanlar Kurulu’nu bu haksız zammı durdurmaya, yeniden değerleme oranında zammı uygulamamaya, Anayasal hakkımızı daha fazla sınırlandırmamaya çağırıyoruz.

Biz bu ülkenin pasaportunu taşımaktan gurur duymak istiyoruz, bize bedelsiz verilmesi gereken bir kimlik belgesi için devletimizden "müşteri" muamelesi görmek istemiyoruz.

Dünyada ortalama 50-60 dolar olan bir kimlik belgesi için 275 dolar ödemek istemiyoruz.

Başka ülkelerden vizelerini kaldırmalarını isterken, kendi vatandaşlarına pasaport ücret ve harçlarıyla "vize" koyan bir ülke olmanın yanlışlığını hükümetimizin bir an önce fark etmesini diliyoruz.

Türkiye’de yaklaşık 275 dolar olacak 4-10 yıllık biyometrik pasaport ücret ve harçlarının Dünya ülkelerinin ortalamasına çekilmesini, yaklaşık 50-60 ABD dolarına indirilmesini istiyoruz.

Tüm kamuoyuna saygıyla duyururuz.


Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri / Sırtçantalılar Topluluğu

25 Aralık 2012 Salı

Egemen Bağış: "vizesiz seyahati tavsiye etmem"

AB Bakanı Egemen Bağış TRT Haber'de "Neler oluyor?" programında canlı yayın konuğu oldu. Biz de programa Twitter üzerinden iki soru yolladık. 

@a_ahmetboken @Egemen_Bagis 2 sorumuz var 1.Neden dünyanın en pahalı pasaportuna indirim yerine tekrar yılbaşında zam yapılıyor?

@a_ahmetboken @Egemen_Bagis 2."Hizmet sunanlara" Vizeyi kaldıran 3 AB ülkesine giderken yurttaşlarımız vize olmadan uçağa binebilecekler mi?


TRT Haber Genel yayın yönetmeni ve program sunucu Ahmet Böken 2. sorumuzu Sayın bakana "seyahat özgürlüğü"nün size Twitter'dan yönelttiği soru diyerek aynen okudu:

"Hizmet sunanlara" Vizeyi kaldıran 3 AB ülkesine giderken yurttaşlarımız vize olmadan uçağa binebilecekler mi?

Sayın bakanın yanıtı kısa ve netti: Tavsiye etmem!

Şimdi aklımıza şu sorular geliyor. AB Komisyonu'nun Türkiye'den "hizmet sunanlara" Almanya, Danimarka ve Hollanda'da 2 ve 3'er ay vizesiz seyahat ve bulunma kolaylığı sağlanacak sözünün aslında bir anlamı yok mu?

Bugün bütün medya organlarında yer alan bu haberlere ve ardındaki gerçeklere, Türkiye hükümetinin net bir açıklama getirmesi ve yurttaşlarımızı "gerçek" durum konusunda bilgilendirmesi gerekmiyor mu?

19 Aralık 2012 Çarşamba

16 Aralık 2012 Pazar

Dünyanın Priz Haritası

Seyahatlerinde priz kötü sürprizi ile bir biçimde karşılaşmayan yok gibidir. Yanınızdaki aletin bir adaptörü yoksa ciddi sıkıntı yaşayabilirsiniz. Hele her şeyi mobil cihazlarla yaptığımız bir dönemde "şarj" ve doğal olarak "doğru" priz daha önemli bir ihtiyaca dönüştü. 

Aşağıdaki "priz" haritası* gezginler ve bütün seyahatseverler için çok faydalı olabilir.

                                    * Haritayı daha büyük görmek isterseniz lütfen üstüne tıklayın.

11 Aralık 2012 Salı

10 Aralık 2012 Pazartesi

İnsan hakları gününde haklarınızı unutmayın!


İnsan hakları gününde haklarınızı istemeyi unutmayın!

Bugün 10 Aralık Dünya İnsan hakları günü, haklarınızı hatırlamanız için iyi bir vesile. Bu sayfalardan "seyahat özgürlüğü" için sürekli anonslar yapıyoruz. Üstelik insanların kendi haklarına bile kulaklarının ne kadar kapalı olduğunu bile bile...

İşte bir fırsat daha!

"İnsan hakları günü"nde bu haklarınızı korumak için kurulmuş kurumlara haklarınızın durumunu, hesabını sorun! Elbette temel hakkınız, Anayasal hakkınız seyahat özgürlüğünü de sorun.

Neden bana vermek zorunda olduğunuz resmi bir kimlik belgesi için dünyanın parasını istiyorsunuz?

Neden ben dünyanın en pahalı pasaportunu almak zorunda kalıyorum?

Neden bunu engellemek için bir şey yapmıyorsunuz? Bunun için uğraşması gereken bürokratlar yeşil pasaport aldığı için mi? Ben şimdi 446 TL öderken, yılbaşında 500 TL ödeyecekken, her yıl pasaport ücretine ve harçlarına otomatik zam yapılırken onlar sadece 62,5 TL pasaport ücreti ödediği için mi? 


Bu "ayrımcılık" değil mi?

Neden Avrupa Birliği ülkeleri hala bize vize uyguluyor, niye hala vize harçları bu kadar yüksek, niye harcımı ödediğim halde konsoloslukta ayrı, ülkelerine girişte, gümrük kapılarında ayrı işkence çekiyorum, neden bize "insan" muamelesini çok görüyorlar. Buna son verilmesi için NEDEN bir şey yapmıyorsunuz?

Sorun, soru çok...

Soran sayısı biraz artsa da sormak isteyen de yeterince yok!

Unutma, sevgili arkadaşım SEN İNSANSIN!

İnsan, sadece haklarıyla insan!

Hepimizin hakkı için, hep birlikte sormalıyız.

İşte Maliye Bakanı'nın Twitter adresi: 

İşte AB Bakanı Egemen Bağış'ın Facebook sayfası, twitter adresi, sorun. 

Birbirinize sormayın sadece, düzeltebilecek, değiştirebilecek yetkililere sorun: NEDEN?

Hemen aşağıda sizin milletvekillerinizin aynı yetkililere TBMM'de 6 Aralık tarihinde verdikleri "soru önergeleri" var, onlara destek verin, akibetini sorun. Oradaki soruları bir daha sorun. İnsan haklarınıza sahip çıkın. Siz sahip çıkmazsanız kimse sahip çıkmaz.

Bakın Başbakanımız, Recep Tayyip Erdoğan geçen bir konuşmasında şöyle demişti: " hak haklınındır, verilmezse alınır."

Haklarınızı size kimse vermeyecek, onları ancak alabilirsiniz.

8 Aralık 2012 Cumartesi

TBMM'ye "seyahat özgürlüğü" soru önergeleri yağıyor

Artık milletvekilleri de tek tek isyan ediyor. MHP Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan da "seyahat özgürlüğü" konusunda getirilen yasaklara isyan etti. Ve otomatik pasaport zammını "sorgulayan" soru önergesini Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'in yanıtlaması için  TBMM'ye verdi. Sayın Türkkan'a da bu duyarlılığı için çok teşekkür ediyoruz.

2 gün önce aynı zamanda BDP Diyarbakır milletvekili Sayın Altan Tan bir soru önergesi vermiş ve Maliye Bakanından "dünyanın en pahalı pasaportu" ve "otomatik zam" konusunda bilgi istemişti. Bu soru önergesi de hemen aşağıdaki yazıda yer alıyor.

BDP ve MHP bile aynı safta "seyahat özgürlüğü"" mücadelesinde buluştu. Daha önce de aynı çerçevede CHP İstanbul milletvekili Sayın Ali Özgündüz ve Sayın Faik Tunay birer soru önergesi vermişti.

Muhalefet, temel insan hakkımızın, Anayasal hakkımızın "seyahat özgürlüğü"nün ihlal edildiği konusunda hem fikir. İktidar'ın özellikle Sayın Şimşek'in de bir an önce bu gerçeği görmesi gerekiyor. 

Hükümetin yıl sonunda 500 TL olması beklenen pasaport ücretinin, dünyada vizeleri kaldırmak için uğraşan, AB ile "vize muafiyeti" görüşmeleri yapan Türkiye'ye yakışmadığını, tam tersi bir çelişki oluşturduğunu farketmesi gerekiyor. Vize kaldırmaya çalışan hükümet kendi yurttaşlarına her yıl yeni bir "vize" koyuyor.

Yıllardır söylüyoruz, devlet vatandaşlarına vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesini, onlara fahiş bir ücretle satarak onlara "müşteri" muamelesi yapamaz.

Muhalefet milletvekillerinin de artık farkettiği, isyan ettiği bu gerçeği iktidarın da kavrama vakti geldi, geçiyor.







6 Aralık 2012 Perşembe

"Seyahat Özgürlüğü" TBMM soru önergesinde...

Bugüne kadar Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e ve Sayın AB Bakanı Egemen Bağış'a öncelikle sosyal medya'da birçok mesaj ile "seyahat özgürlüğü" temelli taleplerimizi ayrıntılı olarak ilettik. Ve iletiyoruz.

Türkiye'de devletimizin yurttaşlarımıza koyduğu "vizeleri" her platformda tek tek anlatıyoruz. 2 yıldır imza kampanyaları ve faklı etkinliklerle bunu sürdürüyoruz. Bugün ortaya koyduğumuz istek, eleştiri ve taleplerin büyük bir kısmını Sayın Maliye ve İçişleri Bakanına TBMM'de BDP Diyarbakır milletvekili Sayın Altan Tan birer soru önergesi ile yöneltti.

Daha önce de CHP İstanbul milletvekili Sayın Ali Özgündüz ve Sayın Faik Tunay bu çerçevede bazı dile getirdiğimiz başlıkları doğrudan sayın bakanlara sormuştu.

Biz "soru önergeleri"nin Meclis iç tüzüğünün milletvekillerine yürütmeyi "denetleme" açısından verdiği önemli, değerli ama maalesef işlevsiz bir araç olduğunu biliyoruz. Yanıtlama konusunda iç tüzüğün getirdiği bütün haklara rağmen, aylarca yanıt bekleyen, ilgisiz yanıtlar verilen çok fazla soru önergesi oluyor.

Ama yine de bu "soru önergesi"nin Meclis kayıtlarına geçmiş olmasını, yurttaşların taleplerini duyan dillendiren milletvekilleri olmasını en az soru önergesinin verilmiş olması kadar önemli ve değerli görüyoruz.

Sayın Altan Tan'a çok teşekkür ederiz. Ve aynı teşekkürü makul sürede bu "net" soruları "net" bir biçimde yanıtlamasını beklediğimiz Sayın Şimşek ve Sayın Şahin'e de etmek istiyoruz. 


5 Aralık 2012 Çarşamba

Dünya Gönüllüler Gününde Gönüllü Olmak...

Bugün tüm gönüllülerin günü... 5 Aralık Birleşmiş Milletler Dünya Gönüllüler Günü...

Gönüllü olmak, bilgi ve becerilerini toplum ve insanlık yararına kullanmak, bunun için hiçbir maddi karşılık beklememek demektir. Dünyanın hiçbir dilinde karşılığı bulunmayan "gönül", gönlünden kopanları hayata geçirmek ülkemizde henüz tam anlamıyla sivil toplum perpektifinden mümkün olamadı.

STK'ler, vakıflar, dernekler, inisiyatifler ve diğer gönüllü kuruluşlar hala çok zayıf ve güçsüz. Ama bütün bunlara rağmen Türkiye'de de kararlı ve "gönülden" çalışan hayatın her alanında yer alan sivil toplum örgütlerini görmek mümkün. 

Sadece kurumsallaşmış örgütler değil, Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri gibi temel insan hakları ve özgürlüklerle ilgili sorunların çözümü etrafında  birleşmiş, inisiyatif ve topluluklar da farklı, örnek mücadele yöntemleri geliştiriyorlar.

Seyahat özgürlüğünün bir temel insan hakkı, Anayasal bir hak olduğunun bilincinde hepimiz sivil toplumun, birer "etkin yurttaş" olmanın bilinciyle hareket etmeye çalışıyoruz. Aramıza katılacak arkadaşlara da bu yaklaşımı aktarmaya ve destek olmaya çalışıyoruz.

Çünkü biliyoruz ki temelde her sivil toplum mücadelesi bir temel hakkın ve özgürlük alanının genişlemesi ve bu konudaki duyarlılıkların artması için yapılıyor.

Bu nedenle gönüllüler artık Türkiye'de de her alanda hayatın içinde yer alıyor. Bir depremde ya da felaketlerde ilk onlar yardıma koşuyor, kurtarıyor, yaraları sarıyor. Özgürlük alanlarımıza , çevreye, ormanlarımıza ya da kültürel mirasımıza yönelik saldırılara ilk onlar ses çıkarıyor. Her mücadele geleceğimiz çocuklarımızın ve toplumumuzun da ufkunu genişletiyor, farkındalığını artırıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1985 yılında 5 Aralık tarihini "Uluslararası Gönüllüler Günü" ilan etmişti. Uluslararası Gönüllüler Günü 27 yıldan bu yana ülkemizin de aralarında bulunduğu 171 ülke tarafından gönüllü çalışmaların faydalarını dünya çapında duyurmak ve gönüllü programlara katılımı arttırmak amacıyla kutlanıyor.


Gönüllü olmak, "gönlüm olursa" demek değildir. Hayatı hepimiz için daha yaşanılır kılmanın, en güzel yollarından biridir. İnsan haklarının verilerek değil, ancak mücadeleyle "alınarak" gerçekleştiği zaman daha değerli ve korunabilir olduğunu unutmadan...

2 Aralık 2012 Pazar

1 Aralık 2012 Cumartesi

TCDD'den kadına yönelik ayrımcılığa son

TCDD akıl almaz bir ayrımcılığa uzun zamandır imza atıyordu. Kadınlara yönelik bu ayrımcılık aslında onların "seyahat özgürlüğü"nü de elinden alan Anayasal haklarını çiğneyen bir uygulamaydı.

TCDD'den online bilet almaya çalıştığınız zaman erkekler koridordan pencere kenarına, internetli koltuktan tek koltuğa kadar istedikleri yerden bilet alabiliyor, ancak sıra kadın yolcuya geldiğinde ise ‘Bayan yeri tek koltuktan ya da sıradaki bayan yanından verilir’ ekranı açılıyordu. Kadınlar koltuk seçemiyor, şansına ne çıkarsa o biletin satın almak zorunda kalıyordu.

Medyada bu yönde çıkan haberler üzerine Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri ve Sırtçantalılar Topluluğu birlikte #kadınaseçmehakkıyok #ayrımcıTCDD etiketleriyle sosyal medyada bir kampanya başlattık. Doğrudan TCDD Genel Müdürlüğü hedef alan yüzlerce twit ve mesaj oluşturuldu.

Ve çok kısa sürede bu mesajlar hedefine ulaştı. Seyahat özgürlüğüne karşı, ayrımcılıkla oluşturulan bir engel daha kaldırıldı. Kısa sürede sonuç aldığımız için çok mutluyuz.

Seyahat özgürlüğünün önündeki tüm engelleri tek tek hep birlikte kaldıracağız. Bu sorunu medyada dile getiren, haberleştiren ve destek veren herkese çok teşekkürler.

29 Kasım 2012 Perşembe

75 milyon nüfusa 8 milyon pasaport!


AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jean Maurice Ripert, katıldığı bir toplantıda* bizim çok uzun zamandan beri vurguladığımız bir konuya dikkat çekti.

75 milyon nüfusu olan Türkiye'de yaklaşık 8 milyon kişinin pasaportu olduğunu söyledi, Ripert. Nüfusun sadece %10'u. Bizim Haziran ayında Emniyet Genel Müdürlüğü'nden aldığımız bilgilere göre ise rakamlar şu biçimde: "25.05.2012 tarihi itibariyle ülkemizde geçerliliği bulunan 4.226.013 Umuma Mahsus, 1.076.428 Hususi ve 41.286 Hizmet Pasaportu olmak üzere toplam 5.343.727 pasaport bulunmaktadır."

Sayılardaki görece uyumsuzluğa çok takılmayacağım, 8 milyon pasaport sahipliğini baz alalım. Bu sayının ne kadar düşük olduğunu anlamanız için size şu örneği hatırlatayım: Türkiye'nin nüfusu 74,7 milyon. TUİK'e göre 2011'de yurtdışına çıkan TC vatandaşı sayısı 6,2 milyon! Mesela 1 Ağustos'ta karşılıklı vizeleri kaldırdığımız Ukrayna'da durum: Ukrayna'nın nüfusu 45,8 milyon. 2011 yılında yurtdışına çıkan Ukraynalı sayısı 20,3 milyon! Bir bilgi daha: Ukrayna pasaportu 350 Hryvnias (45 $), T.C pasaportu ise 446 TL (245 $)


Yani Elçi haklı, Türkiye'de pasaport sahipliği yok düzeyinde. Peki bunun nedeni nedir? Birçok neden sıralayabiliriz, ama en önemli neden somut bir biçimde yıllardır herkesin gözünün önünde duruyor: T. C. Pasaportu dünyanın en pahalı pasaportu. Dünyada eşi benzeri yok. 

En önemli neden, pasaport ücreti/harcı dedik ama bu görünen neden. Asıl sebep, zihniyet! Seyahat özgürlüğü'nün temel bir insan hakkı, Anayasal bir hak olduğu bilincinin en başta siyasetçilerimizde, yetkililerimizde olmayışı.

T.C. Pasaportu aslında maliyeti 5-10 Euro düzeyinde bir kimlik belgesi olmasına rağmen vatandaşlardan vergi/harç almanın en geçerli yollarından biri olarak görülüyor. Seyahat etmek de aynı biçimde, örneğin "yurt dışına çıkış harcı" adlı garabet dünyada sadece Türkiye'ye özgü. Her yıl otomatik zamlanan pasaport da sadece Türkiye'ye özgü. Dünyada ortalama 50-60 $ olan 10 yıllık biyometrik pasaport yılbaşında 275 dolar olacak.

Sanırım niye yaklaşık 8 milyon pasaportta çakılı kaldığımız şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Ancak AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Ripert'in haksız hatta çok haksız olduğu bir konu var. "Türkiye’deki Schengen vize başvurularının ortalama yüzde 95’inden fazlasına vize veriliyor." diyor doğru! Ama nasıl verildiği konusunu hiç bilmediği anlaşılıyor, bu durumu incelemesinde ciddi bir fayda var.

Vizesiz Avrupa'nın, Ankara Antlaşması'ndan bu yana Türk vatandaşlarının zaten kazanılmış bir hakkı olduğu konusuna hiç girmeyeceğim. Ama AB ülkelerine gelmek için başvuran T.C. vatandaşlarına konsolosluklarda ve elçiliklerde çektirilen "işkencelerin" artık birer insan hakları ihlali düzeyine geldiğinin hala farkedilemediği anlaşılıyor. Üstelik nerdeyse ortak bir politikayla, fahiş vize harçları ve ülkeden ülkeye değişen uygulamalarla T.C. vatandaşlarını açıkça bezdirmeye çalışıyorlar.

1 milyon kişiyi bulan yeşil veya gri pasaport sahiplerinin ise gümrük kapılarında, ülke girişlerinde kimi zaman karşılaştıkları sürprizler ve eziyetler ise ayrı bir yazı konusu. 

Ayrıca "AB vize verme koşullarını daha da iyileştirmenin yollarını arıyor, bunun için Türkiye’nin de yapıcı olması gerekecektir." diyen  Büyükelçi Ripert'in AB ülkeleri elçiliklerinin vize bölümlerini dolaşarak "yapıcı" sözünün sözlükteki anlamını teker teker hatırlatmasında fayda olduğunu düşünüyoruz.

Sonuç olarak Türkiye'de yetkililer, "seyahat özgürlüğü" konusunda hala ciddi adımlar atmaktan uzak ve "Vizesiz Avrupa" talebini dile getirirken kendi vatandaşlarına koyduğu vizeleri kaldırmayı nedense düşünmüyor. Bu böyle sürdükçe de başkalarının acı gerçekleri yüzümüze vurması kaçınılmaz. Evinin önünü temizlemeyenin, komşuya laf etmesi her zaman çok daha zor!

22 Kasım 2012 Perşembe

Seyahat insana "ne zaman" iyi gelebilir?

"Seyahat insana her zaman iyi gelir", diye bir genelleme yapmak benim için mümkün. Hem "seyahat özgürlüğü" gibisi var mı? Ama bazı zamanlar seyahate çıkmak "özellikle" iyi gelebilir. 

İşte o zamanlardan bazıları:

  • Bayıltıcı şarkılar, damardan filmler, özlü sözler sözlüğü mü oldunuz, ara verin artık, bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Biriken kitaplar, dergiler de yenildi yutuldu, o sergi bu bienal derken, tamam, Dizimax de kesmiyor, bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Çok birikti, taştı taşacak, taşırmadan, ortalığı geri dönülemez biçimde batırmadan, yıkmadan bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Gençliğinizde doğru dürüst bir flört bile yaşayamamış olmak içinizi mi kemiriyor, evet bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Yaratıcılıktan, estetikten, kültürden yoksunluk tak mı dedirtti, evet bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Elinize ne geçerse hepsini çatı arasına ve arka balkona mı doldurdunuz, evet bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Şansınıza, bahtınıza, kaderinize mi yanıyorsunuz bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Çok yakınıyor, hiç yalnız kalamadığınızı söylüyor, hep aynı yerler, insanlar. Kalabalık arasında yalnızlığın/kaybolmanın en güzel yolu, evet evet bir #seyahat size iyi gelebilir.
  • Susmayan bir patronunuz, daraltan bir sevgili, akıl vermekten dinlemeyi unutan arkadaşlarınız mı var, evet bir #seyahat size iyi gelebilir.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Günün Sözü Virginia Star'dan...


"Hayat olması gerektiği gibi değildir. Olduğu gibidir. Onu değiştiren onunla başa çıkma biçimimizdir." Virginia Star

6 Kasım 2012 Salı

Leyla Demirkan'a Sosyal Medya'da Destek Yağdı.

Avrupa Birliği Adalet Divanı'nda "Vizesiz Avrupa" için bugün çok önemli bir dava vardı. 2 haftadır bu dava ile ilgili gelişmeleri bloğumuzdan yansıtıyoruz.

Bugün Lüksemburg'da 9.30'da başlayan davada Leyla Demirkan'a tüm seyahat özgürlüğü gönüllüleri, sırtçantalılar topluluğu, gezginler ve yurttaşlarımız özellikle Twitter'da biraraya gelerek #vizesizavrupa etiketiyle "yalnız değilsin" dedik.

Bu mesajların tümüne #vizesizavrupa etiketini Twiter'da tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ben bazılarını sizlerle paylaşıyorum:

Seyahat Özgürlüğü ‏@seyahatozgurluk
#vizesizavrupa için Leyla Demirkan şu anda AB Adalet Divanında hepimizin "seyahat özgürlüğü"nü savunuyor, siz de destek verin!

Sırtçantalılar ‏@sirtcantalilar
Mahkeme heyetinin büyüklüğü ve davaya büyük salonda bakılması#VizesizAvrupa davasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor

Engin Kaban ‏@Engin_Kaban
Lüksemburg Avrupa Adalet Divanı Büyük salonda 15yargıçlı#VizesizAvrupa davasına, vizesiz davacı katılamadı!

Nurgül EryıldırGünay ‏@nurguleryildir
#vizesizavrupa için Leyla'ya destek olalım

Serkan Özdemir ‏@Sequieros
#vizesizavrupa icin AB hukuksuzluguna karsi ABAD'da verilen hukuk mucadelesini sonuna kadar destekliyoruz. Seyahat ozgurlugu engellenemez !!

Alis ‏@alisteaparty
3 günlük seyahat için bir aylık stres ve uğraş. Üç dilek hakkım olsa biri#vizesizavrupa olurdu herhalde.

Simurg ‏@simurg7
#vizesizavrupa için şu an 27 avrupa ülkesine dava var bizim en kültürlümüz bile 6-0 diyor.

Seyyahca ‏@SeyyahcaFigen
Dünyaya 1 kere geliyoruz.Avrupa'da doğmadığım için;seyahat etme özgürlüğümü kısıtlamaya ve elimden almaya kimsenin hakkı yok.#VizesizAvrupa

denizerden ‏@denizerden
#VizesizAvrupa icin Leyla Ecem'in davasi, bugun Avrupa Birligi Adalet Divani onunde. Hepimizin seyahat ozgurlugu icin destekliyoruz!

ismail alacaoğlu ‏@siradanbiroteki
yarın 60 € vize ücreti 30 € hizmet harcı bayılacağım İsveç konsolosluğuna,onca evrak ve stres de cabası.O yüzden#VizesizAvrupa

Nurhayat ‏@Nurhayat____
Yurdum insanı Bu gün 6 Kasım ve #vizesizavrupa için mahkeme günü. Lütfen destek verin. GS FB olayından kopabilirseniz tabiii

evren® ‏@evrentekesin
Şu an #VizesizAvrupa için 27 AB ülkesine karşı dava var. Duyun, duyurun! http://seyahatozgurlugu.blogspot.com/2012/11/vizesiz-avrupa-davas-der-spiegelde-ya.html …@seyahatozgurluk @sirtcantalilar

O. Suat Özçelebi ‏@suatozcelebi
#vizesizavrupa için Leyla Demirkan 27 AB ülkesine karşı hepimizin temel insan hakkını savunuyor. Onu destekliyorum. Yalnız değilsin!

cengiz ‏@cesi68
#Türkiyeninnotu .. 14 yaşındaki Leyla Ecem Demirkan bugün 09:30'da #VizesizAvrupa için mahkeme karşısında. Gerçek notumuz burada.

Uzm.Dyt.Merve Tığlı ‏@dytmervetigli
seyahat ihtiyactir #VizesizAvrupa icin Leyla'yi destekliyor ve dava sonucunu merakla bekliyoruz @seyahatozgurluk @sirtcantalilar

Hamdi PINAR ‏@hamdipinar
ABAD'da bugün tarihi bir gün yaşanacak. Duruşmaya katılacaklardan gelişmeleri bildirmelerini bekliyoruz #VizesizAvrupa

Fahri Kaan Arslan ‏@fka_smus
Ülkemize çok rahat giriş yapabilen AB vatandaşları ile eşit haklar istiyoruz... Bu milletin haysiyet davasıdır. #vizesizavrupa

Onur Inal ‏@Onur_Inal
Benim vize derdim yok ama birazdan ABAD'da baslayacak#VizesizAvrupa davasini merakla takip ediyorum, Demirkan'i hakli davasinda destekliyrm

tamer durak ‏@stdurak
#VizesizAvrupa hakkımızı istiyoruz. Bu kadar yalın ve kısa.

5 Kasım 2012 Pazartesi

Vizesiz Avrupa Davası Der Spiegel'de, Ya Türk Medyası?

"Avrupa ‘nın en tanınmış ve etkili haftalık dergilerinden olan Der Spiegel “ Vizesiz Avrupa “ konusunu bir makale ile bu haftaki sayısında okuyucuları ile paylaştı. Her pazartesi saat 09:00‘da üst düzey Alman bürokratlarının ve Bakanlarının ele alıp gözden geçirdikleri dergi haftada, beşyüzbin baskı yapmakta ve iki milyon insan tarafından okunduğu bilinmektedir.

Derginin Avrupa bölümünden Maximillian Popp’un kaleme aldığı “ KIZIM ADINA“ ( Im Namen der Tochter) başlıklı yazıda Almanlar‘ın Türkiye’ye vizesiz seyahat edebildiklerine dikkat çektikten sonra Türklerin karşılıklı olarak bu hakkı kullanamadıklarının altını çizmektedir. Yazara göre üye ülkelerin en yüksek ve son yargı mercii olan Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) „sınırları açabilir“.Leyla Ecem Demirkan’ın annesi Eylem Huber ; „Kızımla birlikte, Stuttgart’taki köşk ve sarayları gezmeyi çok arzu ederdim: onunla dağlara çıkmayı ve üniversiteye gitmeyi çok isterim. Anne Eylem hanım sözlerine devamla „ kızım Almanya’yı sevebilir“. 

45 yaşındaki anne Sttutgart’ta kurban bayramında arkadaşlarıyle bir restoranda otururken ve bayramı kutlarken „ kızını çok özlediğini“ ifade ederek , özellikle kendi kendine sormakta: „Nasıl bir idare ki, kızının annesini görmesini yasaklıyor?“ Eylem ve Jörg Huber çifti beş yıl önce Mersin’de tanışırlar ve kısa bir müddet sonra evlenerek eşiyle birlikte Stuttgart’a yerleşirler. Eylem hanımın birinci evliliğinden olan kızı Mersin’de kalarak okulunu bitirmeğe çalışır. Huber ailesi, kızlarının kendilerini düzenli bir şekilde ziyaret edeceklerinden yola çıkmışlardı. Ancak bu hesabı Ankara’daki Alman Büyükelçiliği o tarihte 14 yaşında olan kıza vize vermeyerek bozmuştur. Eylem ve Jörg Huber çifti kızlarının adına Alman hükümetini dava ediyorlar. Dava Berlin’de birinci ve ikinci mahkeme tarafından görüldükten sonra, bir ön görüş alınmak üzere Luxemburg’ta olan ABAD’a göndiriliyor. Önümüzdeki Salı günü Avrupa hakimleri Luksemburg’ta Leyla’nın arzusunu görüşeceklerdir. Büyük bir ihtimalle vize alma zorunluluğunun tüm Türkler için kaldırabilecektir.

Bu konuda yıllardır Avrupa ve Türkiye’de çalışmalar yürüten Akdeniz Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Harun Gümrükçü şöyle konuştu: “Bu dava 22 yıllık uğraşımızda sağlanan birkaç başarıdan biri olacaktır. İlk kez üye ülkelerin 27 ülkesinin tamamının negativ görüş bildirdiği nadir davalardan birisi de Demirkan davası olmuştur. Bu davanın ilginç bir boyutuda ilk kez davacının babası Alman vatandaşı olan bir dava olma özelliğidir. Buda gösteriyor ki, hukukun üstünlüğüne saygı kalmadığı zaman insanlar vatandaşlıklarına bakmaksızın el-ele vererek tekrar hukuki güvenceyi sağlamaları gerekmektedir. Bu dava bu açıdan da iyi bir örnek oluşturmaktadır. Daha önce aynı dayanışma bilim insanları arasında yaşanmaktaydı. Vizenin hukusuz olduğunu Almanya’dan, Avusturya‘dan, Hollanda‘dan ve Birleşik Krallık‘tan birçok bilim insanı düzenlediğimiz uluslararası sempozyumlarda dile getirmekteydiler. Ayrıca yayınladığımız üç ayrı dilde ( Almanca-Türkçe-İngilizce),beş kitapta yazdıkları makalelerde de bunun gerekliliğini ve vizenin hukusuzluğunu tekrarlamaktaydılar. Buna karşın bu konuda yazı yazan birçok Türk uzman Avrupa Hukukunu yanlış yorumlamaktaydılar ve buna bağlı olarak Türklerin vizesiz AB üye ülkelerine seyahatlerinin hukuki temelinin olmadığını iddia ediyorlardı.

Bu anlamda enteresan bir resim ortaya çıkmaktadır. Bazı Avrupalılar Türklerin ortaklık hukuna dayanarak, vizesiz seyahat hakkının bulunduğunu savunurken, bazı Türk bilim insanları da AB üye ülkelerinin hükümetleri gibi düşünerek, yazırlarında bu hakkı reddediyorlardı.

Buna karşın, Alman Parlamentosu hazırlattığı bilimsel raporunda „Türklerin AB’ye vizesiz seyahat etme haklarının olduğunu“ 2011 yılında tespit ediyordu. Bu rapora göre,“ Türklere uygulanan vize geçersizdi“. Bu bilimsel rapora rağmen Alman hükümeti yasalarında gerekli değişikleri yapmayarak hukuku çiğnemeye devam etmiştir. Hatta bir adım daha ileriye giderek, daha önce ABAD’ın 2000 yılından başlayarak 2010 yılına kadar verdiği altı kararıda çok dar anlamda yorumlamıştır.

Bu yoruma göre, Almanya’ya hizmet almaya gelecek Türklerin vizesiz seyahat hakkı bulunmuyordu. Mersin’li 14 yaşındaki bir kızımızın davasıyla Luksemburg’ta 15 hakim tarafından haklı bulunduğunda Türkler için vize duvarı yıkılacaktır. Davanın kararının açıklanması 2013 yılı içerisinde olacak . O zaman Luksemburg‘ta da HAKİMLER VAR diyebilinecek mi? Ümit edelim ki, Avrupa değerlerini yansıtacak olan böyle bir karar, 27 ülkenin temsilcilerinin mahkeme üzerinde kurduğu siyasi baskının, kurbanı olmaz." *

Herkesi 6 Kasım salı günü saat 9:30’da ABAD'ın mahkeme salonunda Leyla Demirkan'a destek vermek üzere orada olmaya çağırıyoruz. 

Her şeyden önce yurttaşlarının seyahat hakkı/özgürlüğü için Türk Hükümeti'ni ve medyamızın güzide temsilcilerini...

*Türk Üniversiteler ve Akademisyenler Derneği açıklaması - 5.11.2012

1 Kasım 2012 Perşembe

Köln'deki "Vize Çalıştayı"na katılın!

ABAD Leyla Demirkan Davası öncesinde 3 Kasım'da Köln'de Türk Üniversiteliler ve Akademisyenler Dernegi TürkÜNID e.V. - US Akademisyenler Platformu USAP - Türk-Alman Akademisyenler Platformu TD-Plattform e.V. tarafından bir Çalıştay düzenleniyor. Aynı organizasyon davayı izlemek için de 6 Kasım'da destek verenleri Lüksemburg'a götürecek. Detaylı bilgiler bir önceki blog yazısında.

31 Ekim 2012 Çarşamba

6 Kasım'da Vizesiz Avrupa için...

Değerli Basınımıza ve Davetlilerimize,
Malumunuz olduğu gibi Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ortaklık (Tam üyelik) ilişkisinin işleyişinde halen birçok sorun yaşanmakta. Bunların başında insanlığın doğuştan kazandığı hak olarak uluslararası sözleşmelerle kabul edilen seyahat hakkını engelleyen vize mecburiyeti özellikle yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın aile bütünlüğünü tehdit niteliğindedir.

Avrupa Adalet Divanında 6 Kasımda görüşülecek olan Leyla Ecim Demirkan davasında, Bayan Demirkan'ın Almanya'da yaşayan annesini ziyareti engelendiği için yürütülmekte. Pasaportundaki ikametgah süresi dolduğu için Türkiye'ye yapmış olduğu ziyaretten aylardır dönemeyen okul çağındaki birçok çocuğumuz malesef mevcut.

Avrupa Birliği ve üye ülkeler açısından en yüksek ve en son yargılama mercii Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD)'dır. Merkezi Lüksemburg'da bulunan Divan içtihadı nitelikte kararlar verir ve ulusüstü özellikteki bu kararlar 27 AB üye ülkesini bağlar. Bu kararlar öncelikle uygulanır ve üye ülkelerin yasalarıyla çatıştığında onları ikame eder.

Türkiye ile Avrupa Birliği 1963 yılında Tam Üyeliğe Dönük Ön Üyelik Antlaşması'nı (Ankara Antlaşması) imzalamışlardır. Avrupa Hukuku'nun sahip olduğu tüm özellikleri kapsayan bu antlaşma daha sonra 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol ile daha da somutlaştırılmış ve uygulamaya yönelik olarak şekillendirilmiştir. Bu Protokol'un 41'inci maddesinin 1'inci paragrafı uyarınca, antlaşmanın tarafları kendi aralarında, “yerleşim özgürlüğü ve serbest hizmet dolaşımı ile ilgili yeni kısıtlamalar '' getirmeyeceklerini kararlaştırmışlardır.

ABAD ilk kez 2000 yılında verdiği kararla (C-37/98, Savaş), Katma Protokol'un 41. maddesinin doğrudan etkili bir hüküm olduğunu ve yerleşim serbestisi ile hizmetin serbest dolaşımında mevcut haklarda kötüleştirme yapılamayacağını kesinleştirmiştir. Bu sonuca göre, 1 Ocak 1973 tarihi itibariyle A(E)T/AB Türkiye ilişkilerinde akit taraflar karşılıklı olarak mevcut hakları kötüleştirecek yeni sınırlamalar getiremeyeceklerdir. ABAD daha sonraki yıllarda da bu içtihadını geliştirerek bu konuda şimdiye kadar toplam 6 karar almıştır. Daha açık olarak ifade edilirse ABAD, 11 Mayıs 2000 yılında Abdülnasır Savaş (C-37/98), 2003 yılında Abatay/Şahin (C-317/01), 2007 yılında Tüm/Darı (C-16/05), 2009 yılında Soysal/Savatlı (C-228/06), Eylül 2009 tarihinde Şahin (C-242/06) ve nihayet 9 Aralık 2010 tarihinde Toprak (C-300/09) kararları ile bu alanda üye ülkeler tarafından uygulanması gerekli genel bir çerçeve oluşturmuştur.

Akdeniz Üniversitesi Senatosu 22.10.2010 tarih ve 155 sayılı kararıyla bu tezleri tüm dünyaya duyurmuştur. Bu tarihi ve üye ülkeleri hukuken bağlayan kararlara rağmen AB üye ülkeleri hukuk dışı uygulamalarını aynen devam ettirmektedirler.

Bugün bu hukuki güvencesizliği oluşturan uygulamalara karşı başta Almanya, Avusturya, Hollanda ve Birleşik Krallık olmak üzere vatandaşlarımız bireysel olarak yerel mahkemelere başvurmaktadırlar. Hukuki yollara başvurunca üye ülkeler açılacak davaları kaybedeceklerini bildiklerinden yanlış uygulamalarından hemen çark etmektedirler ve davaları düşürmektedirler. Hatta idari makamlar bir adım daha ileri giderek Avrupa Hukuku'ndan doğan haklarını bilmeyen ve bunları özellikle talep etmeyen Türklere bu haklarını vermemektedirler. Bu doğrultuda Almanya Federal İçişleri Bakanlığı'nın kaleme aldığı bir iç yazısı olduğu bilinmektedir. Günümüzde Avrupa'da hukukun üstünlüğüne ancak bu düzeyde saygı duyulmaktadır. Avrupa'nın bu tutumu sebebiyle herkesin haklarının takipçisi olması gerekmektedir. Haklar organize ve bilinçli bir şekilde takip edebilirse, meşru haklarımız hayata geçirtilebilinir. Örneğin:

1) AB üye ülkelerinde faaliyet gösteren Hizmet sektöründeki Türk firmalarına ve onların çalıştırdıkları personele karşı yerleşme ve ticari faaliyette bulunmaları durumunda, A(E)T/AB üye ülkelerince bu faaliyetlerini etkileyecek sınırlamalar getirilemez.

2) A(E)T/AB üye ülkeleri ulusal yabancılar ile ilgili yasalarında değişiklik yaparlarken mevcut hakları geriye götürecek değişiklikleri, Türk firmaları ve onların personelleri için uygulayamazlar.

3) 1973 yılından sonra çıkardıkları ulusal yasalar ve hukuki düzenlemeler A(E)T/AB Ortaklık Hukuku'na ters düşmekteyse, onların uygulanmasında Türk firmalarının muaf tutulacağına metinlerinde dikkat çekmek zorundadırlar.

Haklarda kısıtlama yasağı çerçevesinde, 1980 tarihinden itibaren Türk vatandaşlarına karşı uygulanmakta olan vize yasağı tekrar gözden geçirilmek ve kaldırılmak zorundadır. Ayrıca, Türkiye'de bulunan işverenlerin de Avrupa Birliği Adalet Divanı nezdinde dava açma haklarının olduğu mahkemece daha önceki kararlarla tespit edilmiş durumdadır.

Köln toplantımızın bir gayesi de, AB üye ülkelerinde Avrupa Hukuku'nu gözardı etme sonucu yaratılan Hukuki Güvencesizliğe karşı Türkiye'de veya yurt dışında yaşayan tüm vatandaşlarımızın Avrupa Birliği üye ülkeleri içinde kazanılmış haklarını korumak; çeşitli iç ve dış oyunlarla örtbas edilmeye, geri alınmaya çalışılan ve hayata geçirilmeyen hakları da uygulatmaktır.

Tüm bu çabalara rağmen, AB üye ülkeleri vize ve vize ötesi hakları uygulamaya koymayarak, ABAD kararlarını açıkça çiğnemekte, Türk vatandaşlarının kazanılmış haklarını inkar etmekte, insanımızın sırtından yıllardır harçlar ile milyonlarca avro para kazanmaktadırlar. Bundan daha vahim olarak, Türkiye'deki bazı yetkililer ve en önde gelen sivil toplum örgütlerinin liderleri, “vize kolaylığı '' , “AB ile vize müzakereleri '' vb. söylemlerle Türkiye'nin kazanılmış haklarını açıkça inkar etmekte ve pazarlık konusu yapmaktadırlar. Tüm bilgilendirmelere rağmen, devam etmekte olan bu söylemler, bilgisizlik, vurdumduymazlık, ürkeklik ya da milli çıkarları inkar kategorilerinden birine girmektedir.

Buna karşın aşağıdaki yollar denenmelidir:

 Üye ülke idare mahkemelerinde Francovich (C-6/90) ve Brasserie du Pecheur (C-46/93) örnekleri uyarınca zarar ziyan davaları açmak.
 AB Hukuku'nun üye ülkelerde uygulatılmasından birinci derecede sorumlu olan Avrupa Komisyonu'nun vize uygulayan ülkelere dava açmasını sağlamak için gerekli bilgi ve belgeleri toplayarak Komisyon'a sunmak.
 ABAD kararları uygulanmadığı sürece 'Geri Kabul Antlaşması'na' dönük her türlü müzakereden kaçınmak. Gerekirse tamamlanan Gümrük Birliği sürecinin sorgulanabileceği mesajını vermek,
 Mevcut haklarımızı her ortamda tüm yetkili ağızlardan dile getirerek kamuoyu oluşturmak.
 Konuyu, Alman Parlamentosu'nda (5 kez) olduğu gibi TBMM'de tartışmaya açarak toplumumuzun doğru bilgilenmesini sağlamak.
 Avrupalılığın gereklerinden olan hukukun üstünlüğüne saygı, akılcı yöntemler kullanma ve AB üye ülkeleri nezdinde oyunu kurallarına göre oynadığımızı göstererek mevcut haklarımızı müzakere etmeyeceğimizin altını çizmek.

Saygılarımızla
Levent Taşkıran

Not : 6 Kasım 2012 tarihinde, Köln tren istasyonunun alttarafında bulunan Otobüs durağından sabah saat 05:00'te Avrupa Adalet Divanında görüşülecek olan Leyla Ece Demirkan
davası için otobüs Luxemburg'a hareket edecektir. Seyahat ücretsizdir. Katılmak isteyenlerin adlarını telefon ya da eposta ile bildirmeleri rica olunur.
levomax@gmx.de
hilalbozbiyik@googlemail.com


ÇALIŞTAY VE DAVETİYE 

Avrupa Birliği'nde Türk vatandaşlarının vize sorunu ve ABAD kararları
3.Kasım.2012
Toplantı yeri 
Universität zu Köln-Wiso Fakultät-Hörsaal 1 
50931 Köln, Universitätstrasse 24 
Saat 
10:00 - 16:30 

Konuşmacılar 
Prof. Dr. Harun Gümrükçü - Akdeniz Üniversitesi 
Ra. Björn Maibaum - Avukat - Köln 
Ra. Ali Durmuş - Avukat - Amsterdam/Istanbul 
Ra. Fenari Narman - Avukat - Hamburg 
Ra. Oğuz Korumtay - Avukat - Köln/Istanbul 
Hasan Özdoğan - Vorsitzender der UETD e.V. 
Ismail Hakkı Yıldız - Vorsitzender der AMTB e.V. 

Organize Edenler Akademie Platform 
TD - Platform e.V. 
Türk-Ünid e.V. 

Destekleyenler 
Hukukun üstünlüğünü savunan AB ve Türk Vatandaşları, Kurum ve Kuruluşları 


* Bu yazıdaki tüm unsurlar 31 Ekim 2012 Çarşamba - NİLGÜN ATAR- turizmhaberleri.com adresinden alıntılanmıştır.

30 Ekim 2012 Salı

Pasaport 500 TL oluyor, susacak mısınız?


Pasaporta yeni zam kapıda diyorduk. Artık kapıdan içeri girmek üzere. T.C. pasaportu dünyada her yıl otomatik olarak zamlanan tek pasaport ve bu zam oranı da değerli kağıt olduğu için Ekim ayını kapsayan 12 aylık Üretici Fiyat Endeksine göre belirleniyor.


İşte bu endekse göre zam oranının % 8 civarında olması gerekiyor. 446.-TL olan pasaport ücreti 483.-TL olması gerekir. Ama hayır, devlet-hükümet "seyahat özgürlüğü" konusunda bizleri yurttaş değil birer müşteri gibi gördüğü için Bakanlar kurulu zam oranlarını %50 artırma yetkisini de kullanarak, %8 değil % 12 zam yapabilir.. Geçen yıl yaptıkları gibi...

2012 yılında yüzde 10.2 olan yeniden değerleme oranı, pasaport ve kimlikler üzerinden alınan harçlar için yüzde 15 olarak belirlenmişti.

Hatırlıyor musunuz, hemen aşağıda yer alan blog yazısında da yer verdiğimiz gibi birkaç ay önce AB bakanımız Egemen Bağış "yüksek" buldukları pasaport ücretleri için "çalışma" yaptıklarını söylemişti.

Çalışmalar demek yeterince pahalı değil daha da artıralım biçiminde sonuçlandı. 

Tekrar, tekrar, bıkmadan soracağız: Dünyanın en pahalı pasaportuna her yıl zam yapmak, temel bir insan hakkı olan "seyahat özgürlüğü"nün kısıtlamak anlamına gelmiyor mu?

Bu zam politikası hükümetin dünya ülkeleriyle vizeleri kaldırma hedeflerinin tam karşıtı bir uygulama değil mi? Hangi mantıkla, gerekçeyle pasaport ücret ve harçlarını her yıl artırıyorsunuz?

Tüm seyahat özgürlüğü gönüllülerini pasaporta değil, "seyahat özgürlüğü"ne karşı yapılan bu OTOMATİK ZAMMA karşı çıkmaya, sesini yükseltmeye, dur demeye çağırıyoruz.

Bakanlar kurulunu bu haksız zammı durdurmaya, yeniden değerleme oranında zammı uygulamamaya Anayasal hakkımızı daha fazla sınırlandırmamaya çağırıyoruz.

Biz bu ülkenin pasaportunu taşımaktan gurur duymak istiyoruz, bize bedelsiz vermeniz gereken bir kimlik belgesi için devletimizden "müşteri" muamelesi görmek istemiyoruz.

Dünyada ortalama 50-60 dolar olan bir kimlik belgesi için 275 dolar ödemek istemiyoruz.

Başka ülkelerden vizelerini kaldırmalarını isterken kendi vatandaşlarına pasaport ücret ve harçlarıyla "vize" koyan bir ülke olmak size de yanlış, haksız gelmiyor mu? 

3 Ekim 2012 Çarşamba

Otomatik pasaport zammı kapıda!

Yeni bir yıla daha yaklaşırken "otomatik" pasaport zammımız yine bizi bekliyor. Pasaportu değerli kağıt kapsamında tutan devlet, her yıl sonunda, yılbaşından geçerli olmak üzere "değerli kağıtlara" zam yapıyor. Bu zam geçen yıl %12-16 arasında gerçekleşmişti. Pasaport ücretleri de enflasyonun üzerinde %12 artırılmıştı.

Dünyanın hiçbir ülkesinde her yıl pasaportlara otomatik zam gelmiyor. Bırakın zammı bazı ülkeler pasaport ücretlerinde indirime bile gidiyor, mesela geçen yıl İngiltere, Yeni Zelanda indirim yaptı.

Ayrıca söyleye söyleye dilimizde tüy bitti: T.C. pasaportu zaten dünyanın en pahalı pasaportu. Bu zam neyin zam mı? 

Hem dünya ülkeleriyle , komşularımızla karşılıklı olarak vizeleri kaldırmaya çalışıp, bir yandan da sürekli pasaporta zam yapmak büyük bir çelişki değil mi? Başka ülkelerden Türk vatandaşlarına vizelerin kaldırılmasını talep ederken, kendi ülkemiz bize yeni bir "vize" koymuş olmuyor mu?

Asgari ücretin yaklaşık 750 TL olduğu bir ülkede 446 TL'ye vatandaşlarına pasaport satan bir devletimiz var. Ve bu pasaportun ücreti yıl sonunda yaklaşık 500 TL olacak! Vatandaşlarına vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesini bu kadar fahiş bir fiyata "satan" dünyada başka bir ülke yok!

Otomatik zam konusunda 2 temel sorunumuz var, bunların çözülmesini talep ediyoruz:
1. Devlet pasaportu acilen değerli kağıtlar kapsamından çıkartmalıdır.
2. Her yıl "yasa gereği" diyerek otomatik zam yapmaya son vermelidir. 

Seyahat özgürlüğü temel bir insan hakkıdır, Anayasamız tarafından da güvence altına alınan hakkımız keyfi bir biçimde her yıl daha fazla sınırlandırılmamalıdır. Pasaport satılabilecek bir "meta" değildir, devletin vatandaşlarına sağlamak zorunda olduğu bir kimlik belgesidir.

Tekrarlıyoruz: Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin müşterisi değil, yurttaşlarıyız!

12 Eylül 2012 Çarşamba

12 Eylül ve Yeşil pasaportun yeniden keşfi...

12 Eylül askeri darbesi Türkiye'de tüm hak ve özgürlüklerin üzerinden bir silindir gibi geçti. Yapılan Anayasa tüm toplumu bir cendereye sıkıştıracak şekilde dizayn edildi. 

Ancak yapılan askeri darbeye birçok Batılı ülke çeşitli tepkiler verdi. Bunlardan birisi de hem darbeye tepkiyi göstermek hem de kaçakları, göçleri engellemek, seyahatleri zorlaştırmak için Türk vatandaşlarının "seyahat özgürlüğü"nü elinden alan ve bugüne kadar çeşitli biçimde süren vizeler koymak oldu. 12 Eylül askeri rejimi pasaport vermediği insanlar ve muhalifler için de bunu adeta bir fırsat bildi.

İşte vizeler yüzünden bu ülkelerle yapılan pazarlıklar sonucu T.C. bir pasaportunu "yeniden keşfetti", daha önce (1950'den beri)* kısıtlı bir kitleye verilen "hususi pasaportu" ilerde gittikçe büyüyecek ve ayrıcalık/ayrımcılık sağlayacak bir hale dönüştürdü. Bizlerin bugün daha çok Yeşil pasaport olarak andığımız "hususi pasaport" sağlanan haklarla dünyada benzeri olmayan bir pasaporta dönüştü. Aradan geçen 32 yıla rağmen bu pasaport hala var, ayrıcalıkları, kapsamı genişledi ve üstelik o kadar benimsendi ki şimdi AB üyesi ülkelerin vizelerini aşmak için bir araç gibi görülüyor. İş adamlarına, avukatlara veya farklı gruplara verilmesi düşünülerek vize engeli bazı ülkeler için aşılmaya çalışılıyor.

Net biçimde ifade edelim: Yeşil pasaport 12 Eylül zihniyetiyle birlikte gittikçe genişleyen bir ayrımcılıktır. Devletin bürokrat ve ailelerinin ağızlarına Türkiye'ye uygulanan vizeler karşısında çaldıkları bir parmak baldır. Üstelik bu bal Türkiye'nin AB yolculuğunda bu kesimin "serbest dolaşım" hakkı için vereceği mücadeleye de ket vurmuş, Ankara anlaşması ile kazanılmış hakların müzakere edilmesine yol açmış, "vizelerin kalıcı hale gelmesine devletin kabul vermesini sağlamıştır. Belki de "eşitsizlik" dışında en büyük zararı budur.

Tüm dünyada devlet görevlilerinin kullandığı "hizmet pasaportu", (GRİ pasaport) biz de de olmasına rağmen, üst düzey bürokratlar, aileleri ve devlet görevlileri, emekliliklerinde de daha rahat seyahat etsin, harç ödemesin, bazı ülkelerde vize kuyruklarında "normal" vatandaşlar gibi çile çekmesin diye "yeşil pasaport"a dönüştürülmüştür.

12 Eylül'ün tüm kısıtlamalarından kurtulmayı, tüm ayrımcılıklarına son vermeyi düşünenler nedense bu dönemde genişleyen imtiyazları terk etmeyi akıllarının ucundan bile geçirmemektedirler. Üstelik ayrımcılıkları sona erdirmek yerine yeni gruplara imtiyazlar sağlamayı tercih ediyorlar. As olan eşitliktir, "seyahat özgürlüğü"dür. AB'nin haksız vize uygulamalarıyla mücadelenin yolu, her türlü pasaport ayrımcılığına son vermekten de geçmektedir. 

Bu konuda daha önce yaptığımız kampanyanın, basın açıklamasının bazı linkleri aşağıda, lütfen okuyun ve bu mücadelemize de destek verin!

Basın Açıklaması: Yeşil pasaport imtiyazdır, ayrımcılıktır! 
Basın Açıklamamız Habertürk'te! 
İş adamları için "hususi" pasaport hazırladık!
Bianet: "Yeşil Pasaport Ayrımcıdır"

* 1938'deki pasaport kanununda da çok sınırlı bir bürokrat kesim için vardır.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Aya ilk ayak basan insanı kaybettik!

Dünyanın en güzel seyahatlerinden birini yapan, maceralarından birini yaşayan, Aya ilk ayak basan insanı Neil Armstrong'u bugün kaybettik, toprağı bol olsun.

Birçok insanın hayalini süsleyen, Jules Verne okuyarak büyüyen her çocuğun bir gün yapmak istediğini gerçekleştiren ABD'li astronot Armstrong, insanlık tarihindeki benzersiz yerini hep koruyacaktır.

1969'da aya ilk ayak basan Armstrong'du ama uzaya ilk çıkan insanın 1961 yılında Rus kozmonot Yuri Gagarin olduğunu da unutmayalım.

82 yaşında hayata veda eden Armstrong, Aya ilk adımını attığında "Benim için küçük, insanlık için dev bir adım" demişti. Gerçekten öyle oldu. İnsanlık seyahat, keşfetme, merak ve yeni dünyalar arama duygusunu 20. yüzyılda uzaya da taşımayı başardı. 21. yüzyıl Mars'ın ve güneş sisteminin sırlarını çözdüğümüz bir yüzyıl olmaya aday! 

İnsan yaşadıkça, özgür oldukça seyahat edecek, ister dünyada olsun ister uzayda...

7 Ağustos 2012 Salı

Günün Sözü Elie Wiesel'den...




"Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir, fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı." 
Elie Wiesel

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Sayın Egemen Bağış'a açık mektup ve sorular!


Sayın Egemen Bağış,
Sayın Bakanım,


1. 2 Ağustos 2012 tarihinde A Haber'de Sevilay Yükselir'in %100Siyaset programına yolladığımız soru üzerine "Pasaport harçları düşürüldü, ama hala yüksek" dediniz. Bunu sizin ağzınızdan duyduğumuz için memnun olduk. Ve nedeni olarak da çipli pasaportların  maliyetlerini gösteriyorsunuz. Çipli pasaportlar için son alım Temmuz 2012 tarihinde (ihalesiz) yapıldı. Ve Gemalto firmasından çipli pasaport kapakları tanesi 1,85€'ya alındı. (Medya'da haberleri yayınlandı, bu blogda da bunları bulabilirsiniz) Ama 10 yıllık biyometrik pasaportun ücreti 200€... Sayın bakan eskisi gibi kağıt, mürekkep, cilt bir şey tutmuyorsa, hadi olsun 5 olmadı 10 €, niye vatandaştan 190 € daha fazla alıyorsunuz?


2. "Bu devletin de bir gelir kaynağı" diyorsunuz. Devlet yurttaşına vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesi için böylesine fahiş bir ücret isteyebilir mi? Hele temel bir insan hakkı ve Anayasal hak olan "seyahat özgürlüğü"nü kısıtlayacak biçimde bunu yapabilir mi? Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin müşterisi değil yurttaşlarıyız!


3.Avrupa ülkelerindeki pasaport ücretleriyle ilgili "arkadaşlarınızla" bir çalışma yaptığınızı söylüyorsunuz. Bu çalışmaya katkı verelim. Biz de bir "Evliya Çelebi Seyahat Özgürlüğü İndeksi" hazırlıyoruz. AB ülkelerinde ortalama ücret 50-60 € seviyesinde. Yani Türkiye'deki ücretin neredeyse dörtte biri! Üstelik ne AB'de ne de dünyada her yıl zam yapılan bir "pasaport" bulunuyor! Bu yıl başında pasaportlara yine otomatik ZAM yapacaksınız sayın Bakan haberiniz var mı?


4. "Hem fiyatlar yüksek diyoruz, bir yandan da devlet pasaport yetiştiremiyor, şu anda pasaport almak için bekleyen 300 bin vatandaşımız var" diyorsunuz. Sayın bakan en çok bu sözlerinizi büyük bir şaşkınlıkla dinledik. Her halde yurttaşlarına pasaport veremediği için, ihalesini zamanında yapamadığı için aylarca pasaport beklettiği binlerce yurttaşı ile "övünen" tek ülke biziz ve tek bakan sizsiniz. Söylediğiniz 300 bin kişi tatile, iş seyahatine, eğitime, hacca gidebilmek, başka ihtiyaçlarını karşılamak, Anayasal haklarını kullanmak, vermek zorunda olduğunuz bir kimlik belgesini/pasaportlarını alabilmek için "kuyruktalar"! "Gelir durumumuz yükseldi, refahımız arttı hadi bir yurt dışına çıkıp gelelim" diye pasaport şubelerine akın etmediler... Sanırım siz Türkiye'de neredeyse 10 yıldır pasaport sahibi vatandaş sayısında doğru dürüst bir artış bile olmadığının da farkında değilsiniz! Arkadaşlarınız araştırsın sayın bakan, bu ülkede kaç kişinin pasaportu var? Bakın size bir örnek: Türkiye'nin nüfusu 74,7 milyon. TUİK'e göre 2011'de yurtdışına çıkan TC vatandaşı sayısı 6,2 milyon! Mesela 1 Ağustos'ta karşılıklı vizeleri kaldırdığımız Ukrayna'da durum: Ukrayna'nın nüfusu 45,8 milyon. 2011 yılında yurtdışına çıkan Ukraynalı sayısı 20,3 milyon! Bir bilgi daha: Ukrayna pasaportu 350 Hryvnias (45 $), T.C pasaportu ise 446 TL (245 $)


5. Sayın bakan biz iyi niyetinizden şüphe etmiyoruz. Sadece seyahat özgürlüğünün Anayasal ve temel bir insan hakkı olarak önemsenmediğini, hatta açıkca çiğnendiğini düşünüyoruz. Türkiye'de seyahat özgürlüğünün önündeki tek engel fahiş pasaport ücret ve harçları değildir. Yurt dışına çıkış harcı da, yeşil pasaport ayrımcılığı da, medeni birçok ülkede çocuk, yaşlı ve engellilere indirimli pasaportlar sağlanırken Türkiye'de bunların kimsenin aklına bile gelmemesi de aynı bakış açısının bir yansıması...


Vizesiz Avrupa hedefinize/hedefimize önce kendi yurttaşlarımızın önüne koyduğumuz "vizeleri" kaldırarak ulaşabiliriz. AB'nin haksız vize uygulamalarına karşı çıkarken içinde bulunduğumuz durum tam bir çelişki oluşturuyor. Mevcut durum, hükümetinizin tüm dünyada Türkiye'ye vize koyan ülkelerle vizeleri kaldırma politikasıyla tezat oluşturuyor. Bu ülkelere gidebilmek için insanımızın önce pasaport alması gerekecek... Ve yurttaşlarımız sadece iş adamlarından oluşmuyor!


Sayın Bakan son olarak şunları söylemek istiyoruz: Hükümetimizin her medeni ülkenin yurttaşlarından esirgemediği "seyahat özgürlüğü" haklarını, kendi yurttaşlarına da verebileceğini, böyle bir vizyonu olduğuna inanıyoruz. Çünkü son Anayasa oylamasında "seyahat özgürlüğü"nü genişleten düzenlemeyi de yine hükümetiniz gerçekleştirdi. Şimdi de yurttaşlarımızın bu taleplerinin karşılanmaması için hiçbir sebep yok!


Elbette, "hak verilmez, alınır" gerçeğinin farkında yurttaşlar olarak biz meşru ve hukuki yollardan taleplerimizi, mücadelemizi sürdüreceğiz.


Saygılarımızla,


Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri
Sırtçantalılar Topluluğu

3 Ağustos 2012 Cuma

Egemen Bağış: "Pasaport fiyatları için çalışma yapıyoruz"

Dün A Haber'de Gazeteci Sevilay Yükselir'in sunduğu %100 Siyaset programının konuğu AB Bakanı Sayın Egemen Bağış'tı. Biz de Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i nerede bulursak soru yağdırdığımız gibi Sayın Bağış'a da "seyahat özgürlüğü" ve "pasaportlar" konusunda twitler yolladık. Ve bu sefer twitlerimizden biri sayın bakana Sevilay Yükselir tarafından soruldu.

Soru şuydu: Sayın @Egemen_Bagis neden #vizesizavrupa hedefine dünyanın en pahalı pasaportu ile gitmeye çalışıyoruz, bizim günahımız ne? @yuzdeyuzsiyaset

Sayın Bakan bu soruya oldukça geniş ve şaşırtıcı yanıtlar verdi. Ama yanıtının bir bölümünde bu ücretin yüksek olduğunu ve bu konuda çalışma yaptıklarını da belirtti, Sevilay Yükselir'e... 

Aslında bu konuşmanın "seyahat özgürlüğü" ile ilgili ilginç, şaşırtıcı ve hatta çelişkili  bölümlerini bu blogda yayınlacağız. Ama önce bu haberi duyurmak istedim, bakalım Sayın Bakan ne tür çalışmalar yaptırıyor. Gerçekten yaptırıyor mu? Bundan sonra bu "çalışmaların" peşinde olacağız.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Pasaport krizi kötü yönetiliyor

Yaklaşık 3 aydır bir pasaport krizi yaşıyoruz. Türkiye'de "pasaport bitti". Bu "bitiş" ile ilgili ve nedenleri için ayrı ve uzun bir yazı yazılabilir. Bu konuda özellikle Zaman Gazetesi'nde Ahmet Dönmez'in haberlerini izlemek de çok fikir verebilir. Şimdi ihalesiz bir alım yapıldı, sonra 2. alım yapıldı. (üstelik ihale ile alınandan daha ucuza mal oldu, çipli pasaport kapakları ihalesi söz ettiklerim) Bunun da nedenleri, daha önce yediğimiz milyonlarca Euroluk kazıklar hepsi ayrı birer yazı konusu... 

Ben bu yazıyı bir ülkede pasaport bitmesi gibi bir durumun ortaya çıkması ve sonra nasıl yönetilemediğini adeta belgeleyen bir durumu gözler önüne sermek için yazıyorum. 

İnsanların bütün seyahat programları alt üst oldu, tatilleri, iş görüşmeleri, ziyaretleri her şey berbat oldu. 40-50 gün sonra pasaportlarını yeni alanlar var. Hala bekleyenler var. Çünkü açıkça bir yetkili çıkıp, uzun bir süre durum şudur ve şu tarihten itibaren de çözülecektir demek için kılını kıpırdatmadı. Bir süre sonra e pasaport sitesinde şöyle bir açıklama belirdi.
25.06.2012 - Yurtiçinden ve Yurtdışından Bilgi Talebinde Bulunacak Vatandaşlarımızİçin İletişim Bilgileri!!!
Türkiye’de; e-pasaport başvurusu hakkında bilgi almak isteyenvatandaşlarımız
taleplerin kayıt altına alındığı www.epasaport.gov.tr web sitesi anasayfasında
yer alan Bize Yazın bölümünden veya 0 312 4978090 numaralı çağrı merkezimizaracılığı ile bilgi talebinde bulunabilirler. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız ise 90 312 292 29 29 numaralı telefonu arayarak bilgi alabilirler.
Burada yer alan telefonlar bir süre sonra DUVAR oldu, çünkü ne verilen bilgiler bir işe yarıyordu ne de telefonlar açılıyordu. İnsanlar pasaportlarını almak için Ankara'ya pasaport düzenlenen yerlere gidip elden aldılar, almaya çalıştılar!

Neredeyse 1 ay kimse bir açıklama yapmadı, sadece Emniyetten sıkıntı yoktur, merak etmeyin türünden 1-2 açıklama geldi. Ardından e-pasaport sitesine aşağıdaki açıklama kondu.
25.07.2012 - Umuma Mahsus Pasaport Müracaatında Bulunan Vatandaşlarımızın Dikkatine !!!
Darphane tarafından yapılan pasaport sevkiyatı ihtiyacı karşılayacak seviyeye ulaşmış, Pasaport Tanzim Sistemindeki uyum çalışması da başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Bu zamana kadar sistemde bekleyen pasaportların en kısa sürede tanzim edilebilmesi için 24 saat kesintisiz pasaport tanzimine başlanmıştır. Hac müracaatı yapmış vatandaşlarımızın bu zamana kadar bekletilmekte olan pasaportları tanzim edilmiş ve postalanma aşamasındadır. 2012 Haziran ayı içerisinde müracaatta bulunanların 29 Temmuz 2012 tarihine kadar, 2012 Temmuz ayı içerisinde müracaatta bulunanların ise 05 Ağustos 2012 tarihine kadar pasaportlarının tanzim edilmesi planlanmaktadır.25/07/2012
Hemen ertesi gün ise bu açıklamaya yer verildi.
26.07.2012 - Umuma Mahsus Pasaport Müracaatında Bulunacak Vatandaşlarımızın Dikkatine !!!
Son günlerde, vatandaşlarımızın pasaportlarını 3-4 ay gibi bir süre sonra alabilecekleri şeklinde yanlış bilgilendirildiği ve endişeye kapılan vatandaşların da pasaportlarını almak üzere Pasaport Daire Başkanlığına yönlendirildiği müşahade edilmiştir. Daha önce yapılan duyurularda da belirtildiği şeklide Darphanenin pasaport sevkiyatı yeterli düzeye ulaşmış ve bekleyen müracaatların ise 05 Ağustos 2012 tarihine kadar tanzim edilmesi planlanmıştır. Bu durumda bu gün müracaat eden bir vatandaşımız 10 içerisinde pasaportunu alacak olup, Ağustos ayının ilk haftasından sonra daha önce olduğu gibi pasaportların 1-2 gün içerisinde tanzim edilmesi sağlanacaktır.26/07/2012
3 gün sonra ise aşağıdaki açıklama kondu e-pasaport sitesine ve yukardaki 2 açıklama siteden kaldırıldı. Çünkü hepsi birbiriyle çelişki halinde...
30.07.2012 - Umuma Mahsus Pasaport Müracaatında Bulunan Vatandaşlarımızın Dikkatine!!!
Pasaport Tanzim Sisteminde bekleyen müracaatların en kısa sürede üretilerek postalanabilmesi için 7 gün 24 saat kesintisiz pasaport üretimine devam edilmektedir. 2012 Haziran ayında yapılan pasaport müracaatlarının tamamı tanzim edilerek postalanmıştır. 2012 Temmuz ayı içerisinde yapılan pasaport müracaatlarının ise, Darphane tarafından yapılan pasaport defteri sevkiyatının yeterli düzeyde devam etmesi halinde bir hafta içerisinde tanzim edilerek postalanması planlanmaktadır.30/07/2012
Bu 3 açıklama, aslında bu krizin nasıl kötü yönetildiğini, yönetilemediğini, Anayasal hakları "seyahat özgürlüğü" ihlal edilen yurttaşlarımızın nasıl "oyanlandığını" ya da oyanladıklarının zannedildiğini gösteren birer belge. Birbiriyle tamamen çelişen, sürekli pasaport teslim zamanlarını öteleyen bu açıklamaların, üstelik biteceği gibi bir izlenim de yok!

Bu son açıklama da artık kimseyi tatmin etmiyor, herkes "kuzu kuzu" pasaportunun gelmesini bekliyor. Hele bu açıklamada yer alan: "Darphane tarafından yapılan pasaport defteri sevkiyatının yeterli düzeyde devam etmesi halinde..." cümlesi/çekincesi hala ne sorunun tümüyle çözüldüğünü ne de pasaportların zamanında tanzim edilmesinin garanti olduğunu söylüyor. Yani daha hala bekleme riski var!

Ayrıca vatandaşlar pasaportlarını beklerken, bu geçen süre pasaportlara eklenmiyor. Parasını ödedikleri süre, Emniyette geçiyor. Gönderilen pasaportlara bu süre mutlaka eklenmeli (en az 2 ay) ya da daha sonra düzenlenecek yeni pasaportlara bunu aktarmanın bir yolunu bulmalı devlet!Başvuru tarihi ölçü alınmamalı, gönderim tarihi pasaportta yer almalı!

Farkındaysanız e-pasaport sitesinin her duyuru cümlesinin sonunda "Dikkatine!!!" ibaresi yer alıyor, sanırım bu duyuruların en doğru bölümü bu 3 ünlem: !!!