“Seyahat Özgürlüğü” bloğunu kurduktan sonra ummadığım kişilerden ilginç tepkiler aldım. Büyük çoğunluk olumlu bir yaklaşım gösterdi, ancak olumsuz geri dönüş yapanlar, kayıtsız kalanlar dışında, “tepki” gösterenler de oldu.
Tepki gösterenlerin söyledikleri, onların tabirleriyle şu başlıkları taşıyordu: “Bu tipik bir “Beyaz Türk” sorunu. Millet işe gidip gelirken otobüs ücretlerini düşünüyor. Yurt dışına gezi, eğlence için bunu kim umursar? Yurt dışına gidenin zaten parası vardır, ödesin. Bu soruna gelene kadar neler var. Kimin umurunda pasaport ücretleri Allah aşkına!”
Şimdi her zaman, her şeye tepki gösterenler, eleştirenler olacaktır, önemli olan büyük çoğunluğun ne düşündüğü, onlar da zaten “olumlu” yaklaşmışlar, diğerlerinin söylediklerini çok önemsemeseydiniz, diyebilirsiniz.
Kanımca önemsenmeyecek gibi değil. Çünkü bu tepki, aslında hiç de azımsanmayacak bir kitlenin tepkisi. Çünkü “seyahat özgürlüğü”nün gezmek, eğlenmek, “vur patlasın çal oynasın”dan ibaret olduğunu düşünen kişilerin toplumun büyük bir kesimini oluşturduğunu düşünüyorum.
Anladım ki, temel haklar ve özgürlükler bilincinin eksikliğinin yanı sıra, insanlar kimi hakların bazı insanlar için olduğuna inanmış durumda. Daha da kötüsü “seyahat özgürlüğü” gibi hakları ulaşılamayacak düzeyde gördüğü için (maddi sebepler öncelikli olmak üzere) bu temel ve doğal haktan yararlanabilecek kişilerin de ciddi bir bedel ödemesine çok ses çıkarmak istemiyor. Hatta bu bedeli destekliyor. Belki bir kısmı, “ben yapamıyorsam kimse yapamasın, yapıyorsa da yüksek bedel ödesin!” demekten kendini alamıyor. Yani “BEN”…
Temek hak ve özgürlüklerin, herkes için vazgeçilmez olduğunu, herkese “bir gün” gerekli olabileceğini anlatmak zorundayız: Özellikle bu haklardan her hangi biri konusunda gösterilecek umursamazlığın, diğer tüm temel hakların kısıtlanabilmesi yolunda da bir kilometre taşına dönüşebileceği riskini de…
Ve bizim gibi gelir dağılımın çok kötü olduğu ülkelerde bu hakkın kullanımı birçok açıdan “olanaksız” göründüğü için, pasaport ücretlerinin “fahiş” olmasını takan/umursayan büyük bir kitle bulmak mümkün görünmüyor.
Elbette seyahat masrafları sadece pasaport ücretlerinden oluşmuyor. Ekonomik açıdan zor durumda olan bir kişinin, ailenin, tatil, seyahat gibi etkinliklere bütçe ayırmasının çok güç olduğu bir ülke Türkiye. Yurt içinde bile gezmek olanaksızken, yurt dışı tam bir hayal gibi görülüyor…
Ama bu özellikle çevre ülkelere yapılabilecek çok makul ücretlerle gerçekleşebilen “turlar” sayesinde aslında bir “hayal” değil! Hatta bazen yurtiççi seyahatlerden daha ucuza bile mal olabiliyor. İşte burada da yüksek pasaport ücretleri gerçekten büyük bir engele dönüşüyor!
Yalnız seyahat özgürlüğünü, “gezme-eğlenme” özgürlüğüne de indirgememek gerekir.
Bu temel hakkın, insanlara/yurttaşlara sağladığı en büyük kazanımlarından biri de “yer değiştirme, ülkeden çıkma ve geri dönebilme hakkıdır”…
Bu konuya devam edeceğim…