16 Mayıs 2010 Pazar

ALTAN ÖYMEN'DEN PASAPORT HİKAYESİ...

Size Altan Öymen'in 4 yıl önce Radikal Gazetesi'nde yazdığı bir "pasaport yazısı"nı hatırlatmak istiyorum. Fahiş pasaport ücretlerine odaklanmışken bu gerçeği de kaçırmayın diye...

Birçok blog üyesi aslında buna da değindi ama, 4 yıldan bu yana hiçbir şeyin değişmediğini anlatan güzel bir yazı. Bu arada Başbakanımızın ziyaretinden sonra Yunanistan'ın "yeşil pasaportlulara" vizeyi kaldırdığı söyleniyor. "Normal" pasaportlara da 2-3 günlük günübirlik ziyaret için vize olmayacakmış! İçinizden, dışınızdan artık bir zahmet haykırın: YAŞASIN EŞİTLİK!!!


Çocuğa da bir kırmızı pasaport

Kırmızı pasaport hikâyesinin ikinci bölümü -Diplomatik pasaportlu baz morfin kaçakçısı -Vizenin 'kırmızı'larla 'yeşil'lere etkisi- ...Ve son değişiklik: Kırmızı pasaportluların erkek çocuklarının o pasaportu kullanabilme yaşı 18'den 25'e çıksın

Kırmızı ve yeşil pasaportların hikâyesini anlatmaya devam ediyorum:

* * *

Kırmızı pasaportlu bir senatör
Olay, 5 Mart 1972 günü, Fransa-İtalya arasındaki Menton gümrük kapısında yaşandı. Fransız gümrük memurları İtalya'dan Fransa'ya girmekte olan arabaları sıraya sokup, şüphelendikleri arabalarda arama yapıyorlardı. O arada İstanbul plakalı Anadol marka bir arabayı da durdurdular.
İçinde bir şoförle patronu vardı. Patron, "Fransa'ya niçin geliyorsunuz?" sorusuna "Kızıma kıyafet alacağım" diye cevap verdi. Gümrük memuru "arabanızı arayacağız" deyince de, kırmızı diplomatik pasaportunu gösterdi. "Arayamazsınız" dedi.
Gümrük memuru "ararım" dedi. Aradı. Arabanın içinden 146 kilogram baz morfin çıktı.
Patronun adı Kudret Bayhan'dı. O sırada iki meclisli olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin senatörüydü. Evvelce MSP'liyken MHP'ye geçmişti. Fakat anlaşılıyordu ki, parlamenterlikten çok, kırmızı pasaport şemsiyesi altında sürdürdüğü morfin işleriyle ilgileniyordu.
Bayhan hemen gözaltına alındı. Kırmızı pasaport, tabii, tutuklanmasını da önleyemedi. İşbirliği içinde olduğu başkaları da yakalandı. Bayhan 15 yıl hapse mahkûm edildi. Cezasının 10 yılını Fransa'da çektikten sonra Türkiye'ye iade edilecek, Türkiye'de de aynı suçtan dolayı 16 yıl hapis cezası alacaktı.
Menton'daki tüm dünya basınına yansıyan 'baz morfin olayı,' Türk parlamentosuyla birlikte Türk kırmızı pasaportlarının da itibarını büyük ölçüde sarstı.

Vize ve sonrası
1970'lerin sonlarına doğru, kırmızı pasaportun ayrıcalığının önemi, gerek dünyadaki genel değişimin, gerek o ayrıcalıktan faydalananların çoğalmasının sonucu olarak, azalmaya devam ediyordu. Buna Menton'daki olay gibi -sadece bizimkilerin değil, başkalarının da karıştığı- diğer olaylar da eklenince, daha da azaldı.
Hatta, bazı yerlerdeki durum bir ara o hale geldi ki, diplomatik pasaportluların bavulları, normal pasaportlulardan daha dikkatle aranmaya başladı.
Bu da, kırmızı pasaportun önemiyle birlikte, ona sahip olma merakını da azalttı.
Ülkemizde o merakın yeniden artması, Türkiye'ye vize koyan ülkelerin artmasının sonucudur.
Vize uygulamasına önce Almanya başladı. Sonra Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İtalya, İsveç... Derken eski Batı Avrupa'da Türkiye'ye vize koymayan ülke kalmadı.
Vize koyan ülkelerin hepsi olmasa da- bir kısmı, uygulamanın devletler arası ilişkileri zorlaştırmasını önleyecek istisna kuralları koymayı kabul ettiler. Türkiye'nin diplomatlarına, parlamenterlerine ve yüksek memurlarına verilen kırmızı ve yeşil pasaportları vize zorunluluğunun kapsamı dışında tuttular.
Bizde işte, o ayrıcalıklı pasaportları alabilecek olanları belirleyen kanunlar değişti.
1988'deki Pasaport Kanunu değişikliğinden sonra, diplomatik (kırmızı) pasaport alabilecekler arasında, diplomatlardan milletvekillerinden başka, yüksek mahkemelerin başkanları, Genelkurmay Başkanı, orgeneraller ve oramiraller, bakanlıklar müsteşarları, başbakanın baş müşavirleri, eski cumhurbaşkanları, başbakanlar ve dışişleri bakanları ile başka bazı yüksek derecedeki görevliler yer alıyordu.

Eşler ve çocuklar
Bu zevatın aileleriyle ilgili olarak şu hükümler konulmuştu:
"Diplomatik pasaport alabilecek durumda bulunan veya alan kimselerin sıfat veya vazifeleri devam ettiği müddetçe, eşlerine de diplomatik pasaport verilmesi mümkündür."
"Yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan kız çocuklarına ve yine yanlarında yaşayıp reşit bulunmayan erkek çocuklarına diplomatik pasaport verilir."
Bu iki kural, tabii, asıl yurtdışında devamlı olarak görev yapan diplomatlar için konulmuştu. Çünkü, bulundukları ülkelerin diplomatik listelerine aileleriyle birlikte geçeceklerdi.
Ama yasa maddelerinin yazılış şekline göre, Türkiye'de ikamet edip diplomatik pasaportu devamlı bir dış görevi olmaksızın kullananların (milletvekilleri dahil) çocukları da o pasaportu alma hakkına sahip oluyordu.

* * *
Kırmızı pasaportluların sayısındaki artışla birlikte yeşil pasaportluların sayısı çok daha hızla arttı. Çünkü o pasaportlar evvelce sadece birinci ve ikinci derecedeki memurlar ile eşlerine verilirken, onlara üçüncü derecedeki memurlar ile o derecelerden emekli olanlar ve eşleri de eklenmişti. Daha sonra, buna çocuklar da katılmıştı.

Bugünkü girişim
Böylece, ülkemizde kullanılan kırmızı pasaport sayısı 4 bine, yeşil pasaport sayısı da 1 milyon civarına çıktı. O pasaportları kullananların Batı Avrupa ülkelerinden vize almalarına ihtiyaç kalmadı. Fakat başka bir ihtimal ortaya çıktı: Bazı ülkelerin o pasaportların ayrıcalığını kaldırması ihtimali...
"Bu kadar çok 'istisna' vizenin etkisini azaltıyor" şikâyetleri, Türkiye'ye yansıtılmaya başladı. Bu durumdan hükümet de memnun değildi. Pasaport Kanunu'nda gerekli gördüğü diğer değişikliklerle birlikte, kırmızı, yeşil, ve gri pasaportlarla ilgili kuralları da yenilemek için bir tasarı hazırladı. Meclis'e sundu.
Tasarı, diğer düzenlemelerle birlikte ayrıcalıklı pasaport alacakların kapsamını bir ölçüde daraltmayı hedefliyordu...
Fakat işte... Haberlerden izlemişsinizdir, tasarı, Meclis'in İçişleri Komisyonu'na gidince hedeflenenin tam tersi oldu. O ayrıcalıkların kapsamı daha da genişledi. O arada, çocukların 'kırmızı'lar üzerindeki 'hak'larını daha da genişleten bir düzenleme getirildi.
Değişiklik teklifi zaten, eski kanundaki kuralın değiştirilmesi için, bazı milletvekilleri tarafından daha önce yapılmıştı. Yeni kanunun görüşülmesi sırasında o teklif esas alındı.
Buna göre, diplomatik pasaport sahiplerinin erkek çocukları, 18 yaşına kadar kullanabildikleri o pasaportları, artık 25 yaşına kadar kullanabileceklerdi.

* * *
Merak ediyordum, bu teklifi yapan milletvekillerinin gerekçeleri neydi? Buldum, gördüm. Şuymuş:
"Diplomatik pasaport alan kimsenin sıfat ve vazifeleri devam ettiği müddetçe, yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan kız çocuklarına ve yine yanlarında yaşayıp reşit bulunmayan erkek çocuklarına da diplomatik pasaport verilmektedir. Kız çocukları ile erkek çocukları arasında bu durum, eşitsizlik yaratmaktadır. Üniversite eğitimi almakta olan erkek çocukları da ailelerinin yanında yaşamakta, geçimleri aileleri tarafından sağlanmaktadır. Bunlara da diplomatik pasaport verilmesi uygun olacaktır."

* * *
Evet, diplomatik pasaport sahiplerinin -o arada milletvekillerinin- kız çocuklarıyla erkek çocukları arasındaki eşitliği sağlamak... Amaç buymuş... Peki o zaman, milletvekili çocuklarıyla milletvekili olmayanların çocukları arasındaki eşitlik nasıl sağlanacak? 'Eşitlikçi' milletvekillerimiz, onlara da, 25 yaşlarına kadar diplomatik pasaport verilmesini mi önerecek?
Bir de bunun yanıtını öğrensek, iyi olacaktır.

Senatör Kudret Bayhan "Arabamı aratmam" dedi. Aradılar. 'Baz morfin' çıktı.

Yazının Linki:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=179796

Merak edenler için yazının ilk bölümü de burada:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=179673

Hiç yorum yok: